Bu bayrak eşitliğin ve özgürlüğün bayrağıdır!

İyi bakın bu fotoğrafa. Milyonlarca insanın yaşamını verdiği bir savaşın zafer geçidi bu. Kapitalist sömürü ve emperyalist barbarlığa karşı direnişin somut hali. Faşizmi ezen Sovyet halklarına selam olsun.

Bir fotoğraf. Arkada yıkılmış bir kent, harabeye dönmüş binalar. “Büyük Alman ırkını” temsil eden heykellerle süslenmiş Reichstag binasının tepesi. Binanın tepesine kızıl bayrağı diken bir Sovyet askeri… Dikilen bayrak bizim, diken biziz…

Bir fotoğraf… Fotoğrafta faşizm karşısında insanlık adına çarpışanlar, “Yetmiş iki millet Kızıl Ordu olmuş, buradayız ve biz kazandık” diyor…

1945 Mayıs’ın ilk günleri. Kızıl Ordu Berlin’e girmiş, faşizme karşı insanlığı savunan Sovyet halkları zaferi göndere çekmeye hazırlanıyor. Dünya nefesini tutmuş, bu anı bekliyor. Nazi savaş makinasının paletleri altında ezilen insanlık bu anı bekliyor. Okyanusun berisi, ötesi bu anı bekliyor. Dünyanın kuzeyi-güneyi bu anı bekliyor. Kızıl bayrak, Umudumuz, kurtuluşumuz, geleceğimiz…

Moskova radyosu, Yuri Levitan kalın ve tok sesiyle anons geçiyor; “8 Mayıs 1945’te Alman Üst Komutası, Berlin’de Almanya Silahlı Kuvvetleri’nin koşulsuz teslimiyet anlaşmasını imzaladı. Sovyet halkının Nazi işgalcilere karşı yürüttüğü savaş zaferle sona erdi.”


Alman emperyalizmi dünya hakimiyeti için insanlığı Hitler faşizmiyle yüz yüze bıraktı. Alman burjuvazisi dünyanın tümünü egemenliği altına almalıydı. Bunun için bir savaş gerekliydi ve oldu da. Bir günde Nazi orduları tarafından Polonya işgal edildi. Birkaç günde Hollanda, Belçika, Danimarka teslim alındı. Faşist ordu 15 gün içinde Paris’teydi.

22 Haziran 1941’de Sovyetlere savaş ilan edildi. Avrupa’da çok kolay kazanan Nazi orduları, üç ayda Moskova’ya gireceğini düşünüyor, devasa savaş güçlerinin her şeye muktedir olduğuna inanıyorlardı. Kasım ayında Moskova önlerine kadar gelinmişti. Ama hiçbir zaman anlayamayacakları bir gerçekliğin duvarına çarptılar, milim ileriye gidemiyorlardı. Onlarca farklı ulus ve milliyetten oluşan Sovyet proleterleri canlarıyla, kanlarıyla kurdukları kendi ülkelerini faşizme teslim etmeyeceklerdi. “Arkamız Moskova, geçemeyecekler!”

Moskova bir şehirden çok öteydi. O, işçi sınıfının ilk devletinin başkenti. O, emeğin kurtuluşunun, sosyalizmin simgesi. O, eşit ve özgür yarınların, gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan dünyanın simgesiydi. Ve verilmedi Moskova. Devasa savaş makinelerine karşı elleriyle tank paletlerine sarılan bir fedakârlık ve inanç, Nazi sürülerini Berlin’e kadar geri püskürttü. Sadece Moskova’yı değil tüm insanlığı faşizmden kurtardı.

Bir fotoğraf. İyi bakın bu fotoğrafa. Milyonlarca insanın yaşamını verdiği bir savaşın zafer geçidi bu. Kapitalist sömürü ve emperyalist barbarlığa karşı direnişin somut hali. Faşizmi ezen Sovyet halklarına selam olsun.