Boyun eğmeyeceğiz…

“Sermayeye hizmette kusur etmeyen AKP iktidarı önceki dönemde olduğu gibi şimdi de işçi sınıfı ve emekçiler üzerindeki baskı ve sömürü zincirlerini kalınlaştıracaktır. Kadınlara dönük politikalar da bu kapsamlı saldırıların bir parçasıdır.”

Parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimleri geride kaldı. Seçim sonuçları gösteriyor ki, işçileri, emekçileri ve kadınları önümüzdeki süreçte daha karanlık bir tablo bekliyor.

AKP 21 yıllık iktidarı boyunca kadınların haklarına saldıran, toplumsal eşitsizliği derinleştiren politikalar izledi. Ve şimdi iktidar bloğuna dahil olan Hüda Par ve Yeniden Refah Partisi’nin AKP’nin izlediği bu politikaların harcının üstüne yeni tuğlalar eklemeye çalıştığını görüyoruz. Bu kadın düşmanları seçim beyannamelerinde ortaya koyduklarını, 14 Mayıs seçimlerinin ardından daha bir hararetle savunmaya başladılar. Yeniden Refah Partisi, 6284 Sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun”un kaldırılmasını istiyor. Kadınların haklarını güdük de olsa savunan bu kanunun, “Şiddet uygulayan erkeklerin evden uzaklaştırılması” nedeniyle “mağdur olduğunu bunun aile yapısını bozduğunu ve yuvaları yıktığını” savunuyor. Kadınlar ve çocuklar için yoksulluk nafakasının kaldırılması da bu partinin temel taleplerinin başında geliyor.

Kadınları eşit bireyler olarak görmeyen, kadınları sahiplendirmekten bahseden, karma eğitimin kaldırılmasını savunan ortaçağ artığı Hüda Par da 14 Mayıs seçimlerinin ardından kadın düşmanı politikalarını kusmaya devam etti. Hüda Par milletvekilleri, kadınların “narin” oldukları gerekçesiyle “fıtratına uygun” işlerde çalışmasını talep ediyorlar. “Anne olmayan, evine bakmayan kadının eksik ve yarım olduğunu” söylüyorlar. Bazı Hüda Par yöneticileri kız çocuklarının evlilik yaşının 12 ve daha altına indirilebileceğini bile açıkça ifade edebildiler.

Cemaatler, tarikatlar ve diğer din istismarcısı partiler tarafından desteklenen tek adam rejiminin seçim zaferinin sarhoşluğu ile daha da saldırganlaşacağı açıktır. Bu saldırılardan en büyük pay ise kadınlara düşecektir. Zira bu gericiler kadınların çalışmasını dahi doğru bulmamakta, eşitliğin “fıtrata aykırı” olduğunu söylemektedirler. Kadınların kazanılmış haklarının son kırıntılarına göz dikmekte, çocuklar için ise karanlık bir yaşamı tahayyül etmektedirler. Çünkü onlar için erkek egemenliğinin hakim olduğu bir düzenin sürdürülmesi esastır.

Ama bilinmelidir ki, bizler iktidara geldiği günden bugüne kadınlara yoksulluğu, şiddeti, çifte sömürüyü reva gören ve şimdi de kör karanlığa mahkum etmek isteyen AKP düzenine boyun eğmeyeceğiz. Duraksamadan örgütleneceğiz ve mücadeleyi büyüteceğiz.
Bugün ilerici ve devrimci güçler ile kadın hareketinin üzerindeki görevler daha da artmıştır. Zira seçim oyunu bir kez daha göstermiştir ki, geniş emekçi kitleler hâlâ iktidarın izlediği politikaların etkisi altındadır. Öncelikli görevlerden biri bu politikalara karşı işçi ve emekçi kadınları bilinçlendirmek, örgütlemek ve mücadeleye çekmek olmalıdır. Fabrika fabrika, mahalle mahalle örgütlenmenin adımları atılmalıdır.

Kadınların köleleştirilmesi toplumun köleleştirilmesinin temel önemde gereklerinden biridir. Sermayeye hizmette kusur etmeyen AKP iktidarı önceki dönemde olduğu gibi şimdi de işçi sınıfı ve emekçiler üzerindeki baskı ve sömürü zincirlerini kalınlaştıracaktır. Kadınlara dönük politikalar da bu kapsamlı saldırıların bir parçasıdır. Dolayısıyla kadınları köleleştirmeyi hedefleyen gerici politikalar bir bütün olarak işçi sınıfının mücadele gündemi olmalıdır.

Yaşamlarımız için, çocuklarımızın geleceği için başka seçenek bulunmamaktadır. Boyun eğmeyeceğiz, örgütleneceğiz ve mücadele edeceğiz!