AKP iktidarının yalan aparatı: TÜİK

TÜİK’in yalanlarının sorumlusu doğrudan doğruya Saray rejiminin kendisidir. Çünkü milyonlarca emekçinin dini ve milli duygularını istismar ederek kurdukları saltanatlarının hayatın acı gerçeği karşısında tuzla buz olmasından korkuyorlar.

“Yeterince büyük bir yalan söyler ve onu tekrar etmeye devam ederseniz, insanlar sonunda ona inanmaya başlayacaklardır”… İddiaya göre bu sözler Nazi Almanya’sının Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanı Joseph Goebbels’e aittir. Hatta Goebbels’in bu sözünü şöyle tamamladığı ifade edilir: “Yalan, ancak devletin halkı yalanın siyasi, ekonomik ve/veya askeri sonuçlarından koruyabileceği süre boyunca sürdürülebilir. Dolayısıyla, devletin muhalefeti bastırmak için tüm yetkilerini kullanması hayati önem taşır. Çünkü gerçek, yalanın ölümcül düşmanıdır ve dolayısıyla gerçek, devletin en büyük düşmanıdır.”

Dünya tarihi ise sayısız “Büyük Yalan”ın yol açtığı trajedilerle doludur. Bir avuç asalak çoğu durumda toplum üzerindeki denetimini bu sayede sağlamıştır. Ancak bir gerçek var ki bu büyük yalancıların hiçbiri toplumun her gün yaşadığı çıplak bir gerçek konusunda yalan söylemeye cesaret edemediler.

Hitler ve Propaganda Bakanı Goebbels’i bile aratır şekilde bu durum AKP’ye özgü bir deli cesareti olarak önümüzde duruyor. 20 yılı aşkın iktidarında AKP tüm muadilleri gibi halkın dini ve milli önyargılarını kullanarak, toplumdaki gericiliği körükleyecek sayısız “Büyük Yalan”a imza attı. Ama ifade ettiğimiz gibi, toplumun her gün yaşadığı bir gerçeklik karşısında arsızca ve pişkince yalan söyleyebilmek onlar payına bile çok özel bir eşik oldu.

Evet, “büyüyen ekonomi” masallarını da bir kenara bırakarak milyonlarca işçi ve emekçinin yaşamını cehenneme çeviren hayat pahalılığından, AKP iktidarının kukla Pinokyo’su TÜİK aracılığıyla açıkladığı enflasyon rakamlarından bahsediyoruz. Milyonlarca memur ve emeklinin aldıkları ara zammı belirleyen TÜİK enflasyonundan…

Geçtiğimiz günlerde bayram tatili bahanesinin arkasına saklanarak gecikmeli olarak açıkladığı haziran ayı enflasyon verileri ile bir kez daha tartışmaların göbeğine oturdu TÜİK. Sözde devletin resmi istatistik kurumu… Yaptığı birçok istatistiki çalışmanın yanı sıra fiyatlardaki değişimlere dair istatistik çalışmaları yapmakla yükümlü bir resmi kurum. Aynı zamanda milyonlarca işçi ve emekçinin ücret artışlarının resmi enflasyona bağlı olduğu Türkiye’de milyonlarca insanın kaderini belirleyen bir kurum tam da bu nedenle.

Ama görülüyor ki onun görevi hizmetkarı olduğu AKP şefinin söylemeyi çok sevdikleri yalanlardan birinde olduğu gibi “millete hizmet” değil! Geçtik millete hizmet etmeyi, verilere dayalı bir bilimsel çalışma yapmak bile değil onun görevi.

Açıkladığı hangi veriye baksanız elinizde kalması da bu yüzden…

En çok açıkladığı enflasyon rakamları ile tartışılıyor TÜİK. Ama örneğin işsizlik oranlarına ya da çocuk işçiliğine dair de “araştırma”lar yapıp yayınlıyor. Ama her nasılsa işsizlik araştırmalarında aktif iş arayışında olmayan, yani iş bulma ümidini yitiren ve İŞKUR’da iş arama kaydı olmayanlar hesaba katılmıyor işsizlik oranları hesaplanırken. Ya da çocuk işçiliğine ilişkin araştırmalar tüm dünyada çocuk işçiliğin en yüksek olduğu yaz aylarında değil, Kasım-Aralık aylarında yapılıyor nedense!

Hatta enflasyon oranlarını hesaplarken baz aldığı ürünlerin fiyat listesi bile yokmuş(!) TÜİK’in elinde. Biz değil, kendileri öyle söylüyor. Geçtiğimiz yıla kadar enflasyon hesaplamalarında baz alınan ürünlerin fiyat listesi de açıklanıyordu. Ama ne zaman enflasyon canavarı depar atmaya başladı, TÜİK bu verileri yayınlamayı durdurdu.

DİSK bu verilerin yayınlanması için dava açtı ve davayı kazandı. Tekrar verilerin açıklanması için DİSK tarafından TÜİK’e yazı yazıldığında ise verilen cevap “rakamların ellerinde olmadığı” oldu (!) Anlaşılıyor ki, önce birileri TÜİK’in kulağına açıklayacağı enflasyon rakamını fısıldıyor, sonra da TÜİK analistleri istatistik bilimini bu rakama uygun şekilde yeniden yazıveriyor. Artık; domates, peynir yerine pinpon topunu mu baz alırlar bu rakamı hesaplarken; yoksa fiyat listesini mi kaybederler, o da onların yeteneğine kalmış belli ki…

Ama hepimiz biliriz kuklalar cansız varlıklardır. Kuklacının parmağına bağlı olan ip ne tarafı gösterirse o yöne döner, kuklacı neyi fısıldarsa onu söylerler.

TÜİK’in ağzından çıkan yalanların kimler tarafından söylendiği bellidir bu yüzden. Ve bu yalanların niçin söylendiği de…

TÜİK’in yalanlarının sorumlusu doğrudan doğruya Saray rejiminin kendisidir. Çünkü milyonlarca emekçinin dini ve milli duygularını istismar ederek kurdukları saltanatlarının hayatın acı gerçeği karşısında tuzla buz olmasından korkuyorlar.

Çünkü emeğe, kadına, sanata düşman oldukları kadar bilime de düşmanlar. Demokrasiyi istedikleri durakta inecekleri bir tramvay olarak görenler, bu yüzden basit bir matematik hesabından bile ölümüne korkuyorlar.

Evet, korkuyorlar. Çünkü yalan, gücün değil korkunun ifadesidir.

Korktukça daha da çok böbürlenir, korktukça daha da çok yalan söylerler…

Hani mızrağı çuvala sığdırmak derler ya; AKP’nin Pinokyo’su TÜİK’in burnunu saklayacak bir çuval kalmadı artık. Eti geçti, bıçak kemikte…

Yalancının mumu çoktan eridi gitti…

Bundan sonrası mı?

Ölümüne korktukları gerçeği daha da gür ve daha da yüksek sesle yüzlerine karşı haykıracağız.

Goebbels artıklarını kuklaları ile birlikte, temsilcisi oldukları ölüm ve sömürü düzeninin gerçek sahipleri olan kapitalistler ile birlikte tarihin tozlu sayfalarına gömeceğiz.

Çünkü gerçekler inatçı ve devrimcidir…