“Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla!”

Değil 3 sütun, 13 sütun üzerine yazsalar yine fark etmezdi Nazım için…

Ülkeyi emperyalizme peşkeş çekenlerin/satanların vatandan ne anladığını satır satır anlattı.
Onu vatan haini ilan etmeye çalışanlar çoktan tarih sahnesinden silindi. Ama Nazım, sadece ülkemizin değil dünyanın yetiştirdiği en büyük devrimci şairlerden biri olarak aldı tarihteki yerini.
Ve inanıyoruz ki, Nazım Hikmet ve onun dizelerine taşıdığı “Büyük İnsanlık” bir gün mutlaka kazanacak!

Kimler vatan haini ilan edilmedi ki bu ülkede?

Nazım Hikmet, Sabahattin Ali, Yılmaz Güney, Ahmet Kaya ve daha niceleri…

Ezilenlerin sesi olan; hayatımızı şiire, besteye, öyküye ve sinemaya dökmüş kim varsa…

Fettullah gibilerine çıkarlar çatışana kadar yıllarca kırmızı halılar serilirken bizim sesimiz olanlar ömürleri boyunca “vatan haini” ilan edildi. Birçoğu ise son nefeslerini sürgünde verdi.

Belki Nazım “Vatan Haini” şiirini yazdığında Fettullahlar ya da yeni nesil “hain”ler yoktu ortada. Ama Fettullahlar 100 yıldır farklı kılıklarda hep görev başındaydı.

Nazım “Vatan Haini” şiirini 28 Temmuz 1962’de sürgünde iken yazdı. Yani ölümünden yaklaşık 10 ay önce.

Ülkeyi Amerika’nın kucağına atanlar gazete sütunlarında karşı çıkanlara saldırıyordu. Nazım da nasibini aldı bu ağzından salyalar akan saldırganlıktan. Gazete sütunları: “Nazım Hikmet vatan hainidir!” diye yazıyordu.

Nazım’ın dizeleriyle ise şöyleydi:

“Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar,

üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla,

bir Ankara gazetesinde,

fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson’un

66 santimetre karede gülüyor,

ağzı kulaklarında, Amerikan amirali

Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti,

120 milyon lira.”

Hep emperyalistlerin sadık dostu oldular bu ülkeyi yönetenler. Bazen Almanya oldu bu dost ülke, çoğu zaman Amerika. Bazen ise şimdilerde olduğu gibi Amerika’ya kendilerini ağırdan satmak için Rusya’ya yanaşmaya çalıştılar. Emperyalizme karşı çıkanlar ise hep “vatan haini” oldu onlar için.

Nazım ise daha 23 yaşında iken, 1925 yılından başlamak üzere şiirleri ve yazıları yüzünden birçok kez yargılandı. 1938 yılında orduyu ayaklanmaya kışkırttığı gerekçesi ile 28 yıl 4 ay hapis cezası aldı. İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa hapishanelerinde 12 yılı aşkın yattı.

1950 yılında bir af yasası ile hapishaneden çıktığında çürük raporu olmasına rağmen askere götürülmek istendi. Aldığı ölüm tehditleri yüzünden yurtdışına “kaçmak” zorunda kaldı. 25 Temmuz 1951 tarihinde ise Bakanlar Kurulu kararı ile vatandaşlıktan çıkarıldı.

Yani tek partili dönemin CHP’si de düşmandı ona, çok partili dönemin DP’si de…

Yani bilcümle ülkeyi yönetenler…

Yani bilcümle ülkeyi emperyalizme karış karış peşkeş çeken kim varsa düşmandı…

Bu yüzden gazete sütunlarında bir kez daha “vatan haini” ilan edildiğinde şaşırmadı belli ki…

Aldı kalemi kâğıdı eline, kendisini vatan haini ilan edenlerin en çok korktuğu şeyi yaptı bir kez daha.

Onları kalemi ile, dizeleri ile vurdu.

Aynı Kore’ye asker gönderildiğinde yaptığı gibi…

Aynı sömürü çarkının dişlilerini kırarken yaptığı gibi…

Değil 3 sütun, 13 sütun üzerine yazsalar yine fark etmezdi Nazım için…

Ülkeyi emperyalizme peşkeş çekenlerin/satanların vatandan ne anladığını satır satır anlattı.

Onu vatan haini ilan etmeye çalışanlar çoktan tarih sahnesinden silindi. Ama Nazım, sadece ülkemizin değil dünyanın yetiştirdiği en büyük devrimci şairlerden biri olarak aldı tarihteki yerini.

Ve inanıyoruz ki, Nazım Hikmet ve onun dizelerine taşıdığı “Büyük İnsanlık” bir gün mutlaka kazanacak!