“Küresel ısınmanın dünyamızı yeni bir felakete sürüklemesine engel olmak, doğamızı ve yaşamımızı kurtarmak istiyorsak, tüm dünya halklarının ortak sorunu haline gelmiş olan bu barbarlık düzenine son vermeliyiz.”
Küresel ısınmanın insanlığın karşı karşıya kaldığı en ciddi çevresel tehditlerden biri olduğu tüm bilim çevreleri tarafından dile getiriliyor. Bu yıl içinde bu ciddi tehlikenin boyutları daha net bir biçimde görüldü. Dünyanın dört bir yanında yaz ayları boyunca defalarca kez sıcaklık rekorları kırıldı. İspanya, Yunanistan, İtalya ve Hırvatistan’da orman yangınları birbirini izledi. Ülkemizin de etkilendiği, sera gazlarının birikimi sonucu açığa çıkan küresel ısınma gerçeği kapitalizmin açgözlülüğünün sonucu olarak tüm dünyamızı felakete sürüklüyor.
Doğayı ve insanı umursamayan kapitalistler gerekli önlemleri almadıkları için atmosferdeki sera gazı konsantrasyonu artıyor, bu da küresel ısınmaya yol açıyor. Dünya genelinde fosil yakıtların sanayide yaygın kullanılması; çelik, alüminyum ve diğer metallerin üretimi; kimyasal üretim ve çeşitli endüstriyel süreçler sonucu sera gazı salınımı artıyor. Ayrıca yeni sömürü alanları uğruna tarım alanlarının açılması, madencilik, kereste ve kâğıt üretimi vb. nedenlerle ormanların yok edilmesi, sera gazlarının etkisini azaltacak ekosistemlerin azalmasına ve atmosfere daha fazla karbondioksit salınımına yol açıyor.
Sadece enerji sektörü dünyadaki karbondioksit salınımının %35’ini gerçekleştiriyor. Ve bu fosil yakıt tekelleri sadece 2022 yılında 200 milyar dolardan fazla kâr elde ettiler. Yani fosil yakıt endüstrisinin kârları, sorumlu oldukları küresel sıcaklıklardaki artışla birlikte yükselmeye devam ediyor.
Sonuç olarak artan sıcaklıklar, deniz buzlarının erimesi, deniz seviyelerinin yükselmesi ve ekstrem hava olaylarının artması gibi küresel ısınmanın geri dönülmesi zor sonuçları ile karşı karşıyayız.
Kapitalist sistemde çevre dostu ve sürdürülebilir uygulamalara yatırım yapmak yerine düşük maliyetli ancak çevresel etkisi yıkıcı olacak yöntemler tercih edilir. Sermayedarlar doğayı da bir sömürü ve rant alanı olarak görürler. Kasalarını doldurmak için doğal kaynakları sınırsız bir şekilde sömürmekten çekinmezler.
Sözde 2015 yılında imzalanan Paris Anlaşması ile çevresel kirliliklerin iklim üzerinde tehlikeli etkileri olduğunu kabul edilmiş ve atmosferdeki sera gazı oranlarını düşürmek hedeflenmişti. Ne var ki sonuç alıcı adımlar atılmadı. Yaşanan son sıcak hava dalgası üzerine BM Genel Sekreteri, “İklim değişikliği artık burada ve korkutucu. Bu sadece başlangıç. Küresel ısınma dönemi sona erdi, küresel kaynama dönemi geldi” demek zorunda kaldı. Bu sözler, Paris Anlaşması’nın gereklerinin yerine getirilmediğinin itirafı oldu.
Kapitalist sistem dünyamızı bir uçurumun eşiğine getirmiştir. Kendi kârları dışındaki her şeye, her olguya yabancı ve kör olan kapitalist anlayış aşılmadan doğanın yok oluşunu durdurmak mümkün değildir. Bu mücadele ise ancak anti-kapitalist bir bilinçle sonuç alıcı bir hatta ilerleyebilir. Yaşananları özel mülkiyet temelinde örgütlenmiş olan bu sistemden bağımsız görmek, kapitalizmin kötü ve barbar yönlerinin törpüleneceğini düşünmek büyük bir yanılgıdır. Küresel ısınmanın dünyamızı yeni bir felakete sürüklemesine engel olmak, doğamızı ve yaşamımızı kurtarmak istiyorsak, tüm dünya halklarının ortak sorunu haline gelmiş olan bu barbarlık düzenine son vermeliyiz.