Akbelen’de ve Türkiye’nin dört bir yanında rant uğruna gerçekleşen doğa katliamları AKP iktidarının işçi ve emekçilere yönelik saldırılarının bir parçasıdır. Bu bilinçle hareket edilemediği, mücadele “Topyekûn saldırılara karşı topyekûn direniş” perspektifiyle örgütlenemediği sürece rant ve talan politikalarının engellenmesi mümkün olmayacaktır.
Muğla Akbelen’de yaşanan orman katliamına karşı direniş günlerdir sürüyor.
Akbelen’deki mücadelenin geçmişi 2019’a dayanıyor. Akbelen Ormanı’nda açılmak istenen kömür madenine karşı yürütmeyi durdurma davası açılmıştı. 2021 yılında dava sürerken ormanda kesime başlanması üzerine köylüler de nöbete başlamıştı. Açılan dava Aralık 2022’de reddedilmişti.
Nöbetin ikinci yılı geride kalırken, 24 Temmuz’da meslek odaları, bilim insanları ve yerel halkın tüm itirazlarına rağmen orman katliamı gerçekleşti. Ancak başta Akbelen’de nöbet tutanlar olmak üzere Türkiye’nin pek çok yerinde tepkiler yükseldi. Jandarmanın tazyikli su ve biber gazlı saldırısı, gözaltılar, giriş yasakları köylüleri ve desteğe gelenleri mücadelelerinden vazgeçiremedi. AKP’nin yandaş şirketlerinden biri olan Limak ve ortağı IC Holding orman katliamını ancak şafak operasyonlarıyla ve jandarmaların etten duvar örüp oluşturduğu korumayla gerçekleştirebildi.
Talanın gerisinde AKP ve yandaşları var
Kamu girişimi olan Yeniköy Kemerköy Termik Santralleri (YK Enerji) 2014 yılında Limak ve IC Holding’e devredilmişti. Limak Holding, AKP döneminde kârına kâr katan, yolsuzlukla ün yapmış, kirli sicili kabarık “beşli çete”nin bir parçası. IC Holding ise “beşli çete”nin ortağı olarak bilinen, AKP döneminde palazlanan bir şirket. Dolayısıyla Türkiye’nin elektrik ihtiyacının yüzde 2,5’ini üreten, toplamda 3500 kişinin çalıştığı santrallerin Limak’a ve IC Holding’e devredilmesi şaşırtıcı değil.
YK Enerji’nin gözünü diktiği ormanlık alanlar Akbelen’le sınırlı değil. YK Enerji’nin halihazırda Gökova Körfezi’nden İkizköy’e kadar uzanan 220 bin dönümlük kömür sahası var. Akbelen Ormanı ile birlikte 40 köy tahliye olma riski altında. Akbelen Ormanı’nın YK Enerji’ye devri önceki dönem Tarım ve Orman Bakanı olan Bekir Pakdemirli’nin imzasıyla gerçekleşti. Kısacası Akbelen’de yaşanan talanın gerisinde AKP iktidarı ile yandaş sermaye bulunuyor.
“Çevrecinin daniskası” ve “çevreci” ortakları işbaşında!
İktidarı, sermayesi, yandaş medyası tek ses halinde orman katliamına karşı büyüyen direnişi karalıyorlar. Direnişçileri “terörist” ilan eden yandaş medyada, YK Enerji’nin milli servete kattığı değer, bölgede yarattığı istihdam olanakları, gerçekleştirdiği ağaçlandırmalarla nasıl “çevreci” olduğuna dair haberler çıkıyor. YK Enerji büyük bir pişkinlikle yaptığı açıklamalarda çevreye, doğaya ne kadar duyarlı olduğunu anlatıyor. Ormanları katlederek kömür madeni açmayı, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek için yeterli teknolojik altyapının olmaması ile gerekçelendirmeye çalışıyor. En büyük desteği ise AKP şefi Erdoğan’dan görüyor.
Erdoğan geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada “Kömür çıkartılacak alanda kesilecek ağaçların kat be kat fazlası üzeri kapatılan sahalara ve diğer alanlara dikilerek ülkemizin orman varlığı artışına katkı sağlandı” diyerek, orman katliamını aklamaya çalıştı. Diğer yandan da “Biz çevreci görünümlü marjinallere aldırmıyoruz. Sadece işimize bakıyoruz. Ülkemizin kalkınma kervanını yürütmeye odaklanırken maşaları ve sahiplerini ise kendi kinleriyle baş başa bırakıyoruz.” dedi. Demagojiye başvurarak, hakkını arayan ve mücadele eden kesimleri “marjinal”, “terörist” ilan etmekten geri durmadı.
Erdoğan 2008 yılında başbakan olduğu dönemde hidroelektrik santrallerinin yapılmasına karşı çıkanları eleştirerek “Ben çevrecinin daniskasıyım. Asıl çevreci benim.” demişti. O zamandan bu zamana, başta Erdoğan olmak üzere iktidarın ve yandaşlarının kendilerini “en çevreci” ilan ederek rant uğruna gerçekleştirdikleri doğa katliamları devam ediyor. Yapılan araştırmalar rant uğruna doğanın nasıl talan edildiğini gösteriyor. Cumhuriyet’ten Şeyda Öztürk’ün yayınladığı habere göre, 1956’dan 2002’ye kadar 250 bin hektar ormanlık alanda maden ve turizm gibi işletmeler için izin çıkarıldı. AKP iktidarı döneminde açılan ormanlık alan ise 540 bin hektar oldu. Yol ve köprü yapımlarında sadece Kuzey Ormanları’nda 3.7 milyon ağaç kesildi.
“Çevrecinin daniskası” doğanın talan edilmesinin önünü sonuna kadar açarken, sermayedarlar da çevreci maskesini takarak bu talandan nemalanmaya devam ediyorlar. Son olarak Akbelen’i yok eden Limak Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir’in WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) mütevelli heyeti üyesi olduğu ortaya çıktı.
Topyekûn saldırılara karşı topyekûn direniş
Her ne kadar iktidar ve YK Enerji “çevreciyiz” yalanlarına sığınsa da onların borazanlığını yapan medya tersini iddia etse de Akbelen’de rant uğruna büyük bir talan gerçekleştirilmektedir. Kapitalistlerin kârlarını düşürmemek için daha temiz yenilenebilir enerji kaynaklarına ve bunların geliştirilmesine ayrılan bütçe arttırılmamaktadır. Bunun yerine ormanları, su havzalarını yok edecek projeleri bir bir hayata geçirmek için fırsat kollanmaktadır.
İktidarın ve temsilciliğini yaptığı sermayenin doğayı ve canlı yaşamını giderek bir felakete sürükleyen bu politikaları kapitalizmin gerçek yüzünü ortaya sermektedir. İşçi ve emekçilerin emeğinin sömürüsü ile ayakta kalan, kirli savaş politikalarından beslenen kapitalizm bir yandan da gölgesini satamadığı ağacı kesmektedir.
Akbelen’de ve Türkiye’nin dört bir yanında rant uğruna gerçekleşen doğa katliamları AKP iktidarının işçi ve emekçilere yönelik saldırılarının bir parçasıdır. Bu bilinçle hareket edilemediği, mücadele “Topyekûn saldırılara karşı topyekûn direniş” perspektifiyle örgütlenemediği sürece rant ve talan politikalarının engellenmesi mümkün olmayacaktır.