İşçilerin “farklı bir şeylerin peşinde olduğu” konusunda çok haklı Şentürk. Yıllarca kötü muameleye maruz kalarak çalışmış işçiler “Artık yeter!” dedi ve insanca çalışmak ve yaşamak için eyleme geçti. Halbuki o güne kadar işçiler köle gibi ite-kaka çalıştırılıyor, ücretleri bir lütuf gibi ödeniyordu. Kendisi onların sırtından zenginliğine zenginlik katıyordu. Evet işçiler farklı bir şeyin peşindeler; içerde susan bazı arkadaşlarının aksine haklarını istiyorlar, daha iyi yaşam ve çalışma koşulları talep ediyorlar.
Agrobay Seracılık’ta sendikalaştıkları için işten atılan işçilerin direnişi birinci ayını geride bıraktı. Agrobay Yönetim Kurulu Başkanı Arzu Şentürk Salık bir radyo programına katılarak işçilerin eylemleri karaladı.
Bir tarafta 6 sene, 10 sene, 18 sene asgari ücretle, kimi zaman sigortasız, kimi zaman hakaret ve baskıyla sıcağın altında çalışmış, kimi zaman patronun havuzu temizlettirilmiş, ikinci kez tuvalete gitmesi bile sorun edilen Agrobay Seracılık işçileri var. Karşı tarafta ise hayvancılıktan seracılığa, inşaat alanından enerji sektörüne birçok alanda iş yapan, Avrupa’nın en büyük seralarından biri olan Agrobay’ı sırf babasının mirasını yaşatmak için “hobi” olarak sürdürdüğünü öne süren zengin bir kapitalist…
Bir çoğumuz Agrobay’daki kötü çalışma koşullarını işçiler eyleme geçtiğinde öğrendik. Sendikalaştıkları için tazminatsız, 46 koduyla işten çıkarılan işçilere içeride kalan maaşları bile ödenmiş değil. Gece gündüz direnen işçilere her eylemlerinde jandarma saldırdığı halde Arzu Şentürk “kaymakamlığın geç müdahale etmesine” içerliyor. Ona göre daha ilk günden kafasına sopa inmeliydi hakkını arayanın. Diğer sera patronları başta olmak üzere, burjuvaziyi ve devleti uyarmaktan da geri durmuyor: “İşçiler hak arayışında, başları şimdiden ezilmeli!” AKP’nin yıllardır mağduru oynadığı o bilindik sözlerini de kullanıyor Şentürk: “Büyümemizi istemiyorlar!” Erdoğan misali bir “dış güçler” demediği kaldı. Öyle de diyemiyor çünkü esas parayı ihracattan kazanıyor.
Agrobay kapitalisti işçilerin sendikalaşabileceğini, bu nedenle atılmadığını söylüyor. Tarım-Sen’in yetkisinin olmadığını, gelirinin “şaibeli” olduğunu, içeride çalışan işçilerin memnun olduğunu iddia ediyor. Atılan işçilerin “niyetlerinin başka olduğu” safsatasıyla kendini aklayabileceğini sanıyor. Agrobay kapitalisti anayasal hak olan sendikalaşmanın gerekli olmadığını da ekliyor. Yani demek istiyor ki; “Hakkınızı siz kendiniz alamazsınız, sendikal örgütlenme anayasa güvencesi altında ama bana rağmen yapamazsınız. Lütfedersem birkaç kırıntı veririm. Sendikalaşırsanız tazminatsız atılırsınız, üzerine de jandarmadan dayak yersiniz…”. Hak arama eylemleri karşısında başı sıkışan her burjuva gibi ikide bir “marjinal gruplar” söylemine sarılıyor. AKP’nin “yürü ya kulum” dediği bilinen ve bu yıllarda zenginliğine zenginlik katan bu sermayedarın manipülasyon konusunda da iktidarın iyi bir öğrencisi olduğu anlaşılıyor. Diyor ki; “Bunların destekçileri marjinal, Tarım-Sen yetkisiz bir sendika, içeride 450 işçi bir şekilde çalışıyor, bu eylem yapan işçiler marjinal, farklı şeylerin peşindeler.” O da tüm kapitalistler gibi örgütlü ve bilinçli bir işçi sınıfının karşısına dikilmesinden korkuyor. Sosyalistleri, sol siyasi partileri, sendikaları yalıtıp işçileri yalnız bırakmaya, bilinçli ve dolayısıyla etkili davranmasını engellemeye çalışıyor.
İşçilerin “farklı bir şeylerin peşinde olduğu” konusunda çok haklı Şentürk. Yıllarca kötü muameleye maruz kalarak çalışmış işçiler “Artık yeter!” dedi ve insanca çalışmak ve yaşamak için eyleme geçti. Halbuki o güne kadar işçiler köle gibi ite-kaka çalıştırılıyor, ücretleri bir lütuf gibi ödeniyordu. Kendisi onların sırtından zenginliğine zenginlik katıyordu. Evet işçiler farklı bir şeyin peşindeler; içerde susan bazı arkadaşlarının aksine haklarını istiyorlar, daha iyi yaşam ve çalışma koşulları talep ediyorlar.