İşçi sınıfının yeri direnişin safıdır

1948’de Filistin halkını zorla yerinden edip bugün açık bir hapishanede yaşamaya zorlayan Siyonist İsrail devleti ve onun emperyalist ortakları bölgede akan her kanın, dökülen her gözyaşının, çekilen her acının esas sorumlusudur. Kim ki çekilen acıların sona ermesinden, ölen sivillerden, akan kandan bahsediyorsa yapması gereken Filistin halkının haklı mücadelesine amasız fakatsız destek vermektir.

Filistinli direniş güçlerinin 7 Ekim günü başlattığı Aksa Tufanı Harekâtı ile Filistin sorunu yeniden dünyanın gündemine girdi. Ve hemen arkasından emperyalist ülkelerin hükümetleri ve medyası, büyük bir propaganda operasyonu için seferber oldu. Amaçları yıllardır süren Filistin direnişini karalamak ve İsrail’in Filistinlilere karşı girişeceği saldırıları meşrulaştırmaktı.

Emperyalist merkezlerin ikiyüzlü açıklamalarına eşlik eden bir medya operasyonu ile birlikte harekât İsrailli “sivil” yerleşimcilere yönelik bir katliam olarak yansıtıldı.

Özel bir organizasyonun ürünü olduğu belli olan bilgi ve görüntüler belli merkezlerden servis edildi ve bilinçli-bilinçsiz binlerce insan tarafından yayıldı. Sanki bölgede büyük acıların yaşandığı bir savaş yeni başlamış, ortada hiçbir şey yokken bir grup militan fitili ateşlemiş gibi davranıldı.

Oysa ki toprakları İsrail ordusu ve İsrailli yerleşimciler tarafından işgal edilen Filistinlilerin maruz kaldığı baskı ve zorbalık on yıllardır devam ediyor. Filistin halkı 75 yıldır evlerinden ediliyor, haksız yere tutuklanıyor, öldürülüyor. Hava bombardımanlarının eksik olmadığı şehirlerde ambargo altında en temel insanı ihtiyaçlara dahi ulaşılamadan var olma savaşı veriyor.

Siyonist işgalciler, son yıllarda Filistin direnişini ve davasını tasfiye etmek hedefiyle Gazze ve Batı Şeria’daki saldırılarını tırmandırmıştı. Bu saldırılarda onlarca Filistinli katledildi, yüzlercesi ise gerek Siyonist ordunun gerekse şimdi sivil kategorisine sokulmaya çalışılan ırkçı-faşist Yahudi yerleşimcilerin saldırılarına hedef oldu. Gazze adım adım yeni bir direniş hamlesinin içine bizzat İsrail Siyonizmi’nin bu yayılmacı politikaları ile itildi.

Bu gelişmeleri ve Filistin halkının 70 yıldan fazladır uğradığı zulmü görmezden gelenlerin, kendi politikalarının ürünü olan Hamas’ı bahane ederek Filistin halkının haklı davasını karalamaya çalışmaları tam bir riyakârlıktır. Savaşlarda bile sivillerin ölmemesi gerektiğini birden hatırlayanlara “Bugüne kadar neredeydiniz?” diye sormak hakkımızdır.

1948’de Filistin halkını zorla yerinden edip bugün açık bir hapishanede yaşamaya zorlayan Siyonist İsrail ve onun emperyalist ortakları bölgede akan her damla kanın, dökülen her gözyaşının, çekilen her acının sorumlusudur. Kim ki çekilen acıların sona ermesinden, ölen sivillerden, akan kandan bahsediyorsa yapması gereken Filistin halkının haklı mücadelesine amasız fakatsız destek vermektir. Siyonist İsrail devletinin yayılmacı politikalarına ve emperyalist saldırganlığa karşı çıkmaktır. İşgal sürdüğü sürece direniş de sürecektir. İşçi sınıfın yeri direnişin safıdır.