“Filistin sorununun çözümü Arap ve Yahudi halklarını birlikte kucaklayacak birleşik bir Filistin’in inşa edilmesinden geçiyor. Bunun için halkların laik, demokratik, devrimci bir program etrafında bir araya gelmeleri gerekiyor.”
Filistin sorunu on yıllardır Ortadoğu’nun kanayan yaralarından biri durumunda. Gelinen yerde oldukça zorlaşmış olsa da çözüm halkların ortak mücadelesinden geçiyor.
Geçmişte ilerici-devrimci güçlerin önderliğinde halkların sempatisini kazanan Filistin halkının direnişi, sözde barış süreçlerinin ardından politik bir çıkmazla yüz yüze kaldı.
Oysa emperyalist “barış süreci” gündeme geleli neredeyse 30 yıl oldu. Bu süreç yalnızca Siyonistlere zaman ve manevra kabiliyeti kazandırdı. Geçmişte Arap ve Yahudi halklarını kucaklama iddiasıyla demokratik bir programa sahip FKÖ, “barış süreci” ile birlikte emperyalizmin “iki devletli çözüm” oyununa razı oldu. Böylece FKÖ Filistin Direnişi içindeki öncü konum ve misyonunu yitirirken, Filistin halkının direniş damarı da zayıflatılmış oldu.
Emperyalizmin Oslo “barış süreci” sözde “iki devletli” bir çözümü öngörüyordu. Ama Siyonizmin hamisi rolünü üstlenen ABD emperyalizmi bu sözde çözüm planında bile hiçbir zaman samimi olmadı. Hâlâ ABD başta olmak üzere BM üyesi elliye yakın devlet küçük adacıklara sıkışmış Filistin devletini bile resmi olarak tanımıyor. Dahası geçtiğimiz yıllarda ABD, İsrail’in başkenti Tel Aviv’den Kudüs’e taşıma kararını destekledi ve büyükelçiliğini Kudüs’e taşıdı. Yani emperyalizmin Filistin politikası hiçbir zaman Filistin halkının varlık haklarına saygı gösteren bir eksende olmadı.
Siyonistler ise Filistin’i tümden gasp etme hedefinden hiçbir zaman vazgeçmediler. İsrail devleti gerçekte ne 1948 sınırlarına ne de 1967 sınırlarına razı oldu. Bulduğu her fırsatta Filistin halkının yaşam alanlarını daraltarak, işgal ettiği toprakları genişletmeye devam etti.
Bugün emperyalizmin ve Siyonizmin bu saldırgan politikaları karşısında Filistin halkının direnişinin öne çıkan gücünü Hamas oluşturuyor. Ne var ki Ortadoğu’nun genelinde olduğu gibi Filistin’de de dinci-gerici gruplar, yapısal olarak tutarlı bir mücadele çizgisinden ve programından yoksunlar. En fazla anti-Amerikancı bir politik hat izliyorlar. Bu yanıyla sorunun çözümünde hiçbir zaman tutarlı bir alternatif olmadılar ve olamazlar.
Filistin sorununun çözümü Arap ve Yahudi halklarını birlikte kucaklayacak birleşik bir Filistin’in inşa edilmesinden geçiyor. Bunun için halkların laik, demokratik, devrimci bir program etrafında bir araya gelmeleri gerekiyor.