Filistin: Katliamların ve direnişin tarihi

“Tarih bir yanda Siyonist İsrail’in utanç verici katliamlarını yazarken diğer yandan da Filistin halkının direniş tarihini yazıyor. Bu geçmişe bakıldığında görülecektir ki İsrail Siyonizmi Filistin halkına karşı yürüttüğü kirli ve haksız savaşta vahşilikten vazgeçmese de Filistin halkının direnişini bitirememektedir. Filistin halkı direnmeye ve haklı davası için bedel ödemeye devam etmektedir.”

Siyonist İsrail devleti 14 Mayıs 1948 tarihinde emperyalistlerin desteğiyle Filistin topraklarında kuruldu. Filistinlilerin “El Nakba” yani “Felaket” günü diye andıkları tarihtir bu. O zamandan beri İsrail katliamlardan hiç vazgeçmedi, Filistin halkı da direnişten. Tarih ırkçı, Siyonist İsrail devletinin katliamlarını yazarken, Filistin halkının haklı ve meşru direniş örneklerini de yazdı ve halen de yazmaya devam ediyor.

Filistin sorunun tarihsel kaynağı

Filistin sorunu Ortadoğu’yu kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmeye çalışan emperyalist devletlerin yol açtığı bir sorundur. Sorunun ortaya çıkmasında ve bir türlü çözülememesinde de temel tarihsel ve siyasal faktör emperyalizmin bölge halklarını kendi çıkarları doğrultusunda bölme ve parçalama politikasıdır. Önce Osmanlı’ya karşı Arap aşiretlerinin isyanları desteklenmiş, bu arada bölgeye Yahudi göçünün önü açılmış, ardından da emperyalist çıkarlarının bekçisi olarak İsrail devletinin kuruluşu sağlanmıştır.

İsrail devletinin kurulması ve Siyonist yayılmacılık

Filistin, Birinci Paylaşım Savaşı sonunda İngiliz emperyalizminin mandasına geçti. 1917’de İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur Balfour, Yahudilere Filistin toprakları içinde bir vatan kurulacağı sözü verdi (Bilinen adıyla Balfour Deklarasyonu). Bu proje kapsamında yüz binlerce Yahudi bölgeye göç ettirildi. 1929’dan 1938’e kadar Filistin halkı topraklarının gasbına karşı ayaklanma içindeydi. Sonrasında “yaratılan” İsrail-Arap sorununu “çözme” işi 1947’de Birleşmiş Milletler’e devredildi. BM’nin kurduğu özel komite, bölgeyi Filistin ve Arap devletleri arasında bölmeyi önerdi. Bu öneriye göre toprakların yüzde 56,47’si Yahudi devletine, yüzde 43,53’ü de Arap devletine bırakılıyordu. Arap Yüksek Komitesi diye anılan Filistinli temsilciler teklifi reddederken, Yahudi temsilciler kabul etti. Öneriye göre Kudüs ise uluslararası bir idare altında olacaktı.

1947’de BM Genel Kurulu’nda 33 ülkenin oyuyla bu plan onaylandı (13 ülke karşı oy vermiş, 10 ülke de çekimser kalmıştı). Siyonistler zamanla Filistin devletinin üzerinde kurulacağı toprakların %78’ini de yıkım ve katliamlar eşliğinde işgal ederek İsrail devletine kattılar. 1967’de Mısır, Suriye ve Ürdün’le yaptıkları Altı Gün Savaşı’nda Batı Şeria, Kudüs, Sina Yarımadası ve Gazze Şeridi’ni işgal ettiler. 500’ü aşkın Filistin köyünü haritadan silip 700 bin Filistinli’yi yerinden yurdundan ettiler.

Filistinli direnişçi örgütler

Ancak bu baskı ve sürgün politikaları Filistin direnişinin varlığını engelleyemedi.

Direniş bayrağını ilk olarak ilerici örgütler taşımıştır. Sonrasında İslami eğilimli örgütler de güç kazanmıştır. Filistin direnişi içinde yer alan ve öne çıkan örgütler arasında 1965 yılında Yaser Arafat liderliğinde kurulan El Fetih’i, 1967 yılında kurulan Marksist eğilimli Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’ni, 1969 yılında FHKC’den ayrılan Nayif Havatme liderliğindeki bir grup tarafından kurulan, Marksist eğilimli Filistin Demokratik Kurtuluş Cephesi’ni (FDKC) sayabiliriz. 1986 yılında Dr. Fethi Şikaki ve Abdülaziz Udeh’in öncülüğünde kurulan İslami Cihat Hareketi ve de 1987 yılında Şeyh Ahmed Yasin liderliğinde kurulan Hamas ise bölgede yer alan İslami örgütler arasındadır.

Şabra ve Şatilla katliamları

Filistin halkının İsrail Siyonizmi’ne direnişinin gerisinde işgal, katliam, işkence gibi insanlık dışı uygulamalara karşı gelişen haklı ve meşru bir zemin vardır. Siyonizmin pek çok vahşet örneği içinde Sabra ve Şatilla katliamları öne çıkmaktadır. 1982 yılında İsrail’in Lübnan’ı işgali sırasında Filistin mülteci kampları olan Sabra ve Şatilla’da İsrail destekli güçler büyük bir katliam gerçekleştirdiler. Bu katliamdaki rolü nedeniyle Ariel Şaron Beyrut Kasabı olarak anılmaktadır.

Büyük intifada

İsrail Siyonizmi’nin işgaline ve katliamlarına karşı ilk kitlesel halk ayaklanması -intifada- ise 1987’den 1993 Oslo Anlaşması’nın imzalanmasına kadar sürdü. Gazze Şeridi’nde başlayan İntifada kısa sürede Batı Şeria’ya yayıldı. Ordu emirlerine karşı sivil itaatsizlik, genel grevler, İsrail ürünlerine boykot, İsrail yerleşkelerinde çalışmamak, Filistinli araçları İsrail ehliyetleriyle kullanmayı reddetmek, grafitiler yapmak, barikatlar kurmak, Filistin sınırları içindeki İsrail’e ait askeri binalara taş ve molotof kokteyli atmak gibi çeşitli biçimlerde halk harekete geçti. Bu intifadanın simgesi ise ağır silahlarla donanmış İsrail askerlerine karşı taş atan Filistinliler oldu. 1993’e kadar süren bu süreç Filistin halkının belleğine önemli bir direniş manifestosu olarak yazıldı. İkinci İntifada ya da El Aksa İntifadası ise Eylül 2000’den 2005 yılına kadar sürdü.

Sahte barış süreci

Oslo Anlaşmaları’yla İsrail, Gazze Şeridi ve Batı Şeria’dan aşamalı olarak silahlı kuvvetlerini geri çekmeyi ve Filistinlilerin kendi kendilerini yönetme hakkını tanımayı kabul etmişti. Böylece bu bölgelerde Filistin yönetimi kurulacaktı. O zaman hareket içinde etkin olan FKÖ işgal topraklarından aşamalı çekilmeye başlaması karşılığında İsrail devletini tanımayı kabul ediyordu. Çeşitli görüşmeler, varılan mutabakatlar olsa da sonuçta işgal topraklarından çekilme olmadı. Kudüs’ün durumu, mülteciler, yerleşimler ve sınırlar gibi nihai statü pazarlıkları sonuçsuz kalmıştı. Bu süreç Filistin halkında biriken büyük tepkilere neden oldu. Böylelikle Beyrut Kasabı Ariel Şaron’un, Mescid-i Aksa’nın bulunduğu kompleksi ziyaret etmesi vesilesiyle başlayan eylemler ikinci ya da El Aksa İntifadası’na dönüştü.

İkinci İntifada’nın gerçekleştiği 2000’den bu yana İsrail ile pek çok “ateşkes” anlaşması da yapıldı. Bunların çoğunda İsrail devleti kendinden beklenildiği gibi kurallara uymamıştır. O günden bugüne Siyonistler sayısız katliamla Filistinlileri katletmeye ve işgali genişletmeye devam ettiler.

Tarih bir yanda Siyonist İsrail’in utanç verici katliamlarını yazarken diğer yandan da Filistin halkının direniş tarihini yazıyor. Bu geçmişe bakıldığında görülecektir ki İsrail Siyonizmi Filistin halkına karşı yürüttüğü kirli ve haksız savaşta vahşilikten vazgeçmese de direnişi bitirememektedir. Filistin halkı direnmeye ve haklı davası için bedel ödemeye devam etmektedir.