Şarkılarla kurulan kardeşlik köprüsü

“Güzel yüzlü çocuklara, Don Kişotlara, ateş hırsızlarına, Ernesto Che Guevara’ya, her şeyden sıcak annelere, babalara ve tadını bütün bunlardan alan şarkılara kendi sıcaklığımızı gönderiyoruz. Kötü şeyler gördük. Savaşlar, katliamlar, ölen-öldürülen çocuklar gördük. Kendi dilini, kendi kültürünü, kendisini kaybeden insanlar, topluluklar gördük. Yanan köyler, kentler, ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul insanlar, ağlayan anneler, babalar, her gün bile bile sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük. Biz de öldük. Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik. Teşekkürler dünya…”
Kazım Koyuncu

Kazım Koyuncu; “Hopa’yı Hopa’dan sevmek kolay, biz Hopa’yı Diyarbakır’dan sevdirdik!” diyen şair ceketli çocuk… Halklar arasında köprü, verdiği mücadele ve sanatıyla toplumcu bir sanatçı… Yaşama bakışı, mücadelesiyle Karadeniz’in asi çocuğu…

Erken yaşlarda yakalandığı kanser nedeniyle aramızdan ayrılışının ardından 19 yıl geçti. Anısı, ezgileri, mücadelesi hâlâ halkların dilinde…

1971 yılında Karadeniz’de dünyaya gelen Kazım Koyuncu küçük yaşlardan itibaren müzikle uğraşmaya başladı. Üniversite eğitimi için İstanbul’a gelince müziğe olan ilgisi arttı. 1991 İstanbul 1 Mayıs’ı için çağrı yaparken gözaltına alınıp tutuklandı. Kısa süreli tutsaklığın ardından müziğine devam etti.

Kurdukları Lazca Rock grubu Zuğaşi Berepe (Denizin Çocukları) ile Karadeniz halklarının tüm kültür ve değerlerini yaşatmaya çalıştı. Lazca, Gürcüce, Hemşince ve Megrelce dilleriyle seslendirdikleri ezgilerle çok dilli ve kültürlü Karadeniz haklarının sesi oldu.

“Babaannemin kullandığı dilin yeryüzünden silinmesine karşı duyarlılığa sahibim” diyen Kazım Koyuncu grup bir süre sonra dağılsa da müzik hayatına devam etti.

Sadece müziğiyle değil, hayatıyla da mücadelenin içinde oldu. Karadeniz’in rant ve daha fazla kâr uğruna talan edilmesine karşı, Artvin ve Bergama’da siyanürle altın aranmasına, HES projelerine, nükleer santrallere karşı mücadelenin içindeydi. Katıldığı eylem, etkinlik ve konserlerde doğanın talan edilmesine karşı sermaye düzenini eleştirdi. Çernobil faciasının ardından yaşanan nükleer felaketin Karadeniz’e etkilerini sürekli gündemde tutarak mücadelenin bir parçası oldu.

“Birbirimizi anlamamız için aynı dili konuşmamıza gerek yok!”

Zuğaşi Berepe’nin ilk Diyarbakır konserinde grup sahneden halka “Denizin çocuklarından dağların çocuklarına selam getirdik!” sözleriyle seslenerek, halklar arasında kardeşçe bağın kurulmasını sağladı. Sonraki solo konserinde ise “Ben buraya sizin kardeşiniz olarak geldim. Ama kardeşlik için aynı dilde şarkı söylemek zorunda değiliz. Ben Lazca söyleyeceğim ve kardeşliğimiz yaşayacak” sözleriyle sistemin unutturmaya çalıştığı dilleri, kültürleri yaşatma mücadelesine ve birbirine düşman edilen halkların kardeşliğine vurgu yaparak Karadeniz ve Kürt halkı arasında köprü oldu.

“Karadeniz’de her evde bir kanser vakası var ve bu bir tesadüf değil. Bunlar cinayet değil mi?” diye sorgulayan Kazım Koyuncu “En büyük korkum kanser olmak” demişti ve kanser nedeniyle erken yaşta aramızdan ayrıldı.

Onun ezgileri, mücadelesi doğanın talan edilmediği, dillerin yasaklanmadığı, özgürce bir yaşam içindi. Emekçilerin, ezilen halkların sömürüsüz ve kardeşçe yaşaması adınaydı. Anısı ve mücadelesi dilden dile büyüyecek.