Gelecek nesillerin yetiştirilmesi toplumsal bir sorumluluksa çocuk bakımı yalnız kadınların değil tüm toplumun, toplum adına devletin üstlenmesi gereken bir sorumluluktur. Kadınları sermayenin ihtiyaçları çerçevesinde bir kuluçka makinesine çevirmeye çalışan, bu arada yüksek analık hukuku adına onu eve hapsetmeye çalışan bu saldırılara geçit vermeyeceğiz. Bir adım öne çıkacak, mücadele edeceğiz!
Erdoğan yeniden 3 çocuk meselesini diline dolamaya başladı. Sarayın koridorlarında, düşen doğum oranlarını artırmak için doğum izinlerinin uzatılması, çocuğu olan kadınlara esnek çalışma modelleri oluşturulması, hatta üç çocuklu annelere asgari ücret bağlanması konuşulduğu söyleniyor. Doğum oranlarındaki düşüş sermaye sınıfını çok endişelendirmiş görünüyor.
TÜİK verilerine göre Türkiye’deki doğurganlık hızı 2001’de 2.38 iken 2023’de 1.51’e gerilemiş. Nüfus yenilenme eşik değeri ise 2.1’in altına düşmüş. Bu nedenle “Sarayın sultanı” doğurganlık hızındaki düşüşü kabine toplantılarının temel gündemi haline getiriyor. “Varoluşsal bir tehdit, felaket” olarak tarifliyor.
Şimdi gündeme getirilen doğum izni süresini artırmak, anneler için esnek çalışma, annelerin kıdem boşluklarının bütçeden tamamlanması gibi tartışmalar, hatta Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in bu doğrultuda alınacak olan kararlara yüzde yüz destek verip kaynak aktaracakları açıklaması bu korku ve endişeden kaynaklanıyor.
Sermaye iktidarı düşen genç nüfus sayısı karşısında geleceğin ücretli kölelerinin dünyaya gelmesini istiyor. Bir yandan da artırılan savaş politikaları ile hazır kıta genç nüfusa sahip ordulara ihtiyaç duyuluyor.
Yeni neslin kölelerini doğuracak kadınlara ise esnek ve güvencesiz çalışma vaat ediliyor. Çalışma yaşamının normali haline getirilmeye çalışılan düşük ücret ve esnek çalışma “annelere tanınan haklar” adı altında meşrulaştırılmak isteniyor.
Asıl amaç sermaye sınıfının bugün ve gelecekteki çıkarlarını korumak iken gerçekler ters yüz ediliyor.
Bu düzen böyledir. Genç iş gücü gerekir diyerek kadınlara çocuk doğurma çağrıları yapılır. Annelik “kutsanır”, kaç çocuk doğurması gerektiğine dair fetvalar verilir. Yeterince “inandırıcı” olmaz ise annelik üzerinden kariyer planları yapılır. O da “yetmezse” üç çocuğu olana ek asgari ücret denilir.
“Neslin devamlılığı toplumsal bir sorundur” denir ama çocuk bakımına dair bir politika üretilmez. Çocuk bakımının tüm yükü yine kadınların üzerine kalır. Bu da genellikle kadının işten çıkmasına neden olur. Doğum izninin artırılacağı söylenir ama yasada olan izni kullanmak bile kapitalistler tarafından soruna dönüştürülür. “Çocuğu olan kadınlara çalışma yaşamında kolaylık” denilir ama esnek ve güvencesiz çalışma yaygınlaştırılır.
Önce annelik mertebesi ile kadınları eve yollayan iktidar bugün “annelikle çalışmayı” özendirmeye çalışıyor. Ama ne çocuk bakımına bir çözüm üretiliyor ne de insanlık dışı çalışma koşullarının düzeltilmesine dair bir çaba var.
Gelecek nesillerin yetiştirilmesi toplumsal bir sorumluluksa çocuk bakımı yalnız kadınların değil tüm toplumun, toplum adına devletin üstlenmesi gereken bir sorumluluktur. Kadınları sermayenin ihtiyaçları çerçevesinde bir kuluçka makinesine çevirmeye çalışan, bu arada yüksek analık hukuku adına onu eve hapsetmeye çalışan bu saldırılara geçit vermeyeceğiz. Bir adım öne çıkacak, mücadele edeceğiz!
Esnek ve güvencesiz çalışma yasaklansın!
İnsanca yaşamaya yetecek ücret istiyoruz!
Doğumdan önce ve sonra 3’er aylık izin, tıbbi bakım ve yardım!
Tüm işyerlerinde ve mahallelerde 7/24 açık, ücretsiz ve nitelikli kreş açılsın!