Bugün batı emperyalizmi Filistin’de gerçekleşen soykırımı durdurmak şöyle dursun katliama aleni bir şekilde çanak tutuyor. Kimisi meclis kürsüsünde alkış tutarak, kimisi lojistik destek sağlayarak, kimisi ticaret yaparak, kimisi de “bana dokunmayan yılan” misali hiçbir şey yapmayarak bu katliama ortak oluyor.
Gazze Şeridi 7 Ekim’den bu yana Siyonist İsrail devletinin işgali altında. İsrail batılı emperyalist devletlerin tam desteği ile bütün dünyanın gözleri önünde Filistin halkını en vahşi yöntemlerle katlederek soykırım gerçekleştirmeye devam ediyor. İsrail ordusunun mazlum Filistin halkına yönelik gerçekleştirdiği saldırılar, Orta Çağ artığı IŞİD çetelerinin yöntemleri ile benzerlik gösteriyor. Çoğu kadın ve çocuk olan sivillere yönelik saldırılarda hiçbir uluslararası hukuk tanımayan İsrail özellikle hastane, okul ve çadır kentleri hedef alıyor.
Bütün dünyanın gözleri önünde gerçekleşen bu katliama karşı ne “demokrasi ve insan haklarının beşiği” olduğunu söyleyen batılı emperyalist devletler ne de bölgedeki Müslüman Arap devletleri elle tutulur bir tepki ortaya koyuyor.
Türkiye başta olmak üzere bölgedeki kukla devletler, kürsülerde ve meydanlarda hamasi nutuklar atmak ve dayanaksız tehditler savurmaktan başka hiçbir şey yapmadılar. Ne ekonomik anlamda ne de askeri anlamda…
7 Ekim Aksa Tufanı’nın ardından başlayan İsrail katliamı onuncu ayını geride bıraktı. Bu süreçte faşist AKP-MHP iktidarı, İsrail’e yönelik ciddi hiçbir yaptırım yapmadığı gibi ekonomik ve ticari ilişkileri sürdürdü. Özellikle Erdoğan’ın Davos’ta yaptığı “One Minute” şovunun ardından sık sık atıfta bulunulan “Kutsal Filistin Davası” için söyleminin kendi tabanında dahi inandırıcılığı kalmadı. Meydanlarda İsrail’e lanet okurken, İsrail ürünlerine boykot çağrısı yapılırken limanlardan demir-çelik, askeri malzeme, mühimmat, otomotiv, tekstil, çimento, petrokimya vb. ürünlerinin ticaretinin olduğu gibi devam etmesi iktidarın ikiyüzlü politikalarını bir kez daha gözler önüne sermiş oldu.
Türkiye’nin İsrail ile olan ilişkileri kuruluş dönemine kadar uzanmaktadır. O günden bugüne hem ekonomik hem de siyasi anlamda giderek daha da güçlendi bu ilişkiler. İsrail’in çelik ihtiyacının karşılanmasında Türkiye önemli bir yerde duruyor. Oysa ki çeliğin malzeme olarak makine ekipmanlarından ağır sanayiye, silah sanayisinden otomotive kadar pek çok alanda kullanılması, İsrail için hayati bir önem taşımakta. Her ne kadar göstermelik olarak ticaret kısıtlaması getirilse de gemiler gidip gelmeye devam ediyor.
Bugün batı emperyalizmi Filistin’de gerçekleşen soykırımı durdurmak şöyle dursun katliama aleni bir şekilde çanak tutuyor. Kimisi meclis kürsüsünde alkış tutarak, kimisi lojistik destek sağlayarak, kimisi ticaret yaparak, kimisi de “bana dokunmayan yılan” misali hiçbir şey yapmayarak bu katliama ortak oluyor.