Eğitim ve öğretim sistemi her açıdan çökmüş durumda. Gerek bilim dışı eğitim ile öğrencilerin dinci-gerici cemaat ve örgütlerin kucağına itilmesi, gerekse kapitalistlerin kârları uğruna çocuk yaşta fabrikalara yönlendirilmesi, gerici ve piyasacı eğitim sistemi gerçekliğini gözler önüne seriyor.
2024-2025 eğitim ve öğretim yılının başlamasına sayılı günler kaldı. Yeni eğitim ve öğretim yılına girerken, öğrencileri ve velileri en çok hayat pahalılığı ile piyasacı eğitim sisteminin yol açtığı harcamalar zorlayacaktır.
Bunlar bağış adı altında okul kayıt parası, yurt parası, servis ya da yol parası, beslenme çantası parası, kitap-defter ile kılık kıyafet parası, okul harçlığı vb. gibi temel ihtiyaçlardan oluşan harcamalardır.
Sürekli değişen müfredatların yanı sıra her yeni gelen Milli Eğitim Bakanı’nın düzeni baştan aşağı değiştirmesi, eğitim sistemini hallaç pamuğuna çevirmiş durumda. Okul ve öğretmen sayısının artmasından dem vuran Erdoğan, pek çok kez yaptığı gibi burada da gerçekleri manipüle etmektedir. Devlet okullarının pek çoğunda uzman öğretmenlerin olmaması, zaten ağır-aksak ilerleyen eğitim sisteminde ciddi boşluklar yaratmıştır. Yüz binlerce öğrencinin sıfır çektiği lise ve üniversite giriş sınavlarının sonuçları bunun bir göstergesidir.
12 Eylül’den bu yana eğitim ve öğretim sisteminde derinleşen tahribat, AKP’li yıllar boyunca da sürdü. 2012 yılında yasalaşan 4+4+4 eğitim sistemi ile “bilimsel ve pedagojik” eğitimin tümüyle dışına çıkılarak dinci-gerici bir ideolojik hat izlendi. Eğitim tümüyle piyasanın ihtiyaçlarına göre şekillendirildi.
“Çevreme duyarlıyım, değerlerime sahip çıkıyorum” (ÇEDES) protokolü ile okullar cemaatlerin ve dinci örgütlerin yuvası haline getirilmeye çalışılıyor. Öte yandan Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) ile çocuk işçiliğin önü açılmış durumda. Bu proje ile siyasi iktidar, “mesleki eğitim” adı altında “çocuk işçiliği”ne yasal kılıf uydurmuş bulunuyor. Çocuklar eğitim adı altında ucuz iş gücü olarak, okul sıralarından ayrılarak fabrikaların yollarını tutuyorlar. Çocuk işçiliği elbette MESEM ile ortaya çıkmadı, sadece “mesleki eğitim” adı altında yasallaştırılıp yaygınlaştırıldı.
Fabrikalarda güvencesiz, sigortasız, üç-beş kuruşa kaçak çalıştırılan çocukların yanı sıra, “çıraklık” gibi orta çağ yöntemleri de hala uygulanıyor. Pek çok çocuk buralarda çalışırken sakat kalıyor ya da hayatını kaybediyor. Çocuk işçiler sadece fiziksel değil psikolojik olarak da yıpranıyorlar. Konunun uzmanları çocukların ilerleyen yaşlarda pek çok sağlık sorunuyla karşılaşacağını öngörüyor. Tabii yaşarlarsa… Türkiye’de hemen hemen her gün alınmayan önlemler yüzünden iş cinayetleri yaşanıyor. Bu durumdan çocuklar da payını alıyor. İsmini bilmediğimiz nicesinin yanı sıra Zekai Dikici, Arda Tonbul, Ömer Çakar, Ömer Girgin ve Ulaş Dumlu yakın dönemde MESEM adı altında çalıştırılırken hayatlarını kaybeden bazı çocuklar.
Eğitim ve öğretim sistemi her açıdan çökmüş durumda. Gerek bilim dışı eğitim ile öğrencilerin dinci-gerici cemaat ve örgütlerin kucağına itilmesi, gerekse kapitalistlerin kârları uğruna çocuk yaşta fabrikalara yönlendirilmesi, gerici ve piyasacı eğitim sistemi gerçekliğini gözler önüne seriyor.