Geniş emekçi kesimler için artık taşınması mümkün olmayan bir sistemdir kapitalizm. Bu düzen her geçen gün daha fazla çürüdüğü halde yazık ki kendiliğinden yıkılmayacaktır. Bunun için işçi sınıfı başta olmak üzere emekçilerin, gençlerin, kadınların, tüm ezilenlerin örgütlü mücadeleyi yükseltmeleri şarttır. Zira emekçiler kapitalizmi yıkmayı başaramadıklarında, o insanlığı savaşlar, ekolojik sorunlar ve salgınlarla yok oluşa sürükleyecektir.
Covid-19 pandemisi yeni geride kalmışken, şimdi de Maymun Çiçeği salgını başladı. Bilim insanları “daha kötüleri yolda” uyarısı yapıyorlar.
Covid-19 süreci kapitalist sistemin salgınlarla mücadele konusundaki başarısızlığını ortaya koymuştur. Küresel sorunların çözümü küresel dayanışmayı gerektirirken, kapitalist devletler maske taşıyan gemilere el koyarak korsanlık yapabildiler. Emperyalist ülkelerde milyonlarca doz aşı kullanılmadan çürütülürken, yoksul ülkeler ya aşıya ulaşamadı ya da sınırlı sayıda aşı alabildi. Bunları da yoksul ülkelerin zengin sınıfları kullandı.
***
Hükümetlerin izlediği neo-liberal politikalar sağlık hizmetlerinin niteliğini bozmuş, sağlık hizmetine erişimi zorlaştırmış, alanı sermeyenin pazarı haline getirmiştir. Sadece zenginlerin yararlanabildiği beş yıldızlı otellere benzeyen hastaneler kurulmuştur. Salgınla mücadele konusunda tıkanan sağlık sistemi, yükü sağlık emekçilerinin sırtına yıkarak “çözüm” üretmeye çalışmıştır.
Silahlanmaya, savaşa devasa bütçeler ayıran iktidarlar, sağlık söz konusu olduğunda ise kesenin ağzını açmıyorlar. Zengin ülkeler ile yoksul ülkeler arasındaki eşitsizlik büyüyor. Sınıflar arasındaki zengin-yoksul uçurumu derinleşiyor. Salgınların faturasını hayatlarıyla ödeyenler emekçiler ve yoksullar oluyor.
Kapitalistlerin elinde biriken zenginlik ile bilimsel-teknik ilerlemenin imkanları kullanılabilseydi, hem koruyucu sağlık önlemleri alınabilir hem de pandemi sürecinde daha hızlı ve etkili çözümler üretilebilirdi.
Ancak kapitalist sistemde toplumsal servetin büyük bir kısmı kapitalist bir azınlığın tekelindedir. Devletlerin bütçeleri ise emekçilerin temel ihtiyaçlarını karşılamaktan çok silahlanmaya, savaşa, kapitalistlere kaynak aktarmaya vb. harcanıyor.
***
Pandeminin yaygınlaşmasının esas nedeni kapitalist üretim ve bölüşüm sistemidir. “Kâr, daha çok kâr” hırsıyla işleyen sistem “daha çok üretim, daha çok tüketim, daha çok doğa tahribatı” döngüsüne dayanıyor. Canlıların yaşam alanlarının tahrip edilmesi, bir canlı formu olan virüslerin insanlara bulaşması riskini artırıyor.
Diğer sorunlar bir yana, sadece salgınlar bile kapitalizmin insan soyu açısından nasıl ciddi bir tehlike haline geldiğini gösteriyor.
Doğanın talan edilmesi salgınların yaygınlaşmasına neden oluyor. Sağlık alanı sermayeye açılarak, bu alana daha az bütçe ayrılarak emekçilerin sağlık hizmetlerine erişimi zorlaştırılıyor. Emekçiler, yoksullar, yaşlılar tam bir pervasızlıkla ölüme terk ediliyor.
Geniş emekçi kesimler için artık taşınması mümkün olmayan bir sistemdir kapitalizm. Bu düzen her geçen gün daha fazla çürüdüğü halde yazık ki kendiliğinden yıkılmayacaktır. Bunun için işçi sınıfı başta olmak üzere emekçilerin, gençlerin, kadınların, tüm ezilenlerin örgütlü mücadeleyi yükseltmeleri şarttır. Zira emekçiler kapitalizmi yıkmayı başaramadıklarında, o insanlığı savaşlar, ekolojik sorunlar ve salgınlarla yok oluşa sürükleyecektir.