“Orkestranız Akbelen’deki hızar vedinamit seslerini bastıramıyor!”

Kapitalizm işleyişi gereği her şeyi bir metaya, alınıp satılabilecek, değersizleştirecek bir ürüne dönüştürür. İster sanatın herhangi bir dalı olsun, ister doğa ve canlı yaşamı, isterse milyonlarca emekçinin alınteri. Tüm bunları kendi çıkarına göre kullanabilirler.

Limak Holding bünyesindeki Filarmoni Orkestrası Muğla’da yapacağı konser öncesinde “Orkestranız Akbelen’deki hızar ve dinamit seslerini bastıramıyor!” denilerek protesto edildi. Akbelen Ormanı’ndan maden çıkarılması işini alan Limak Holding bölge halkı, köylüler ve çevreciler tarafından protestoyla karşılandı. İkizköy halkı, çevre gönüllüleri Akbelen’de zeytinliklerinin, ağaçların, canlı yaşamının yok edilmesine karşı aylarca direndi. Limak Holding Akbelen Ormanı’nı maden sahasına çevirebilmek için tüm itirazlara, yapılan eylemlere karşı binlerce ağacı yok etti. AKP iktidarından aldığı güçle jandarması, polisi, valisiyle İkizköylülere ve destekçilerine azgınca saldırdı. Limak Holding’e ait Filarmoni Orkestrası geçtiğimiz sene İkizköylüler tarafından uyarılmış “Akbelen’de kızıl gerdan sustu. Akbelen’de alakarga sustu. Kuşlar sustu, sen de sus!” denilerek protesto edilmiş, protestolar nedeniyle konserleri iptal edilmişti. Bu yıl da Bodrum Amfi Tiyatro’da gerçekleşen konsere sessiz kalınmayarak açıklama gerçekleştirildi.

Peki Limak Holding gibi sermaye gruplarının sanat ya da yardımseverliği nereden geliyor?

Sabancı, Koç, Eczacıbaşı, Limak, Borusan, İş Bankası, Zorlu Holding, Doğuş Grubu, Garanti Bankası ve daha pek çok sermaye grubu milyonluk sanat, eğitim, yardım kampanyaları düzenliyor. Binlerce işçinin emeğini, alınterini çalanlar, aç bıraktıkları, yoksullaştırdıkları işçilerin çocuklarına burs vermek için faaliyetler gerçekleştiriyor. Doğaya yatırım adı altında ağaç dikme kampanyaları, “sanatı destekliyoruz” diyerek konserler, sergiler düzenliyor. Hayvan barınaklarına, sokak hayvanlarına para aktarıyor. Kız çocuklarının okuması için kampanyalar düzenliyor. Yardımsever pozları takınarak “iyi” sermaye, “yerli ve cici” sermaye rolü oynuyor. Sosyal yardımlaşma adı altında toplumdaki yerlerini iyi göstermeye çalışıyorlar.

İyiliksever, sanatsever sermayedarlarımız doğayı, canlı yaşamını ve işçilerin yaşamını hiçe sayarken yaptıkları konserler ve yardım kampanyalarıyla sanatsever-hayırsever görünmeye çalışıyorlar. Aslında dertleri ne iyi olmak ne hayatlarını çaldıkları işçilerin, kadınların, gençlerin ya da canlıların tekrar yaşam bulması. Ne de toplumsal sanatı desteklemek. Onların tek derdi sosyal yardımlaşma, sosyal sorumluluk adı altında vergiden muafiyet sağlamak, kirli işlerin ve sebebi oldukları yıkımların üstünü örtmek. Onların sosyal sorumluluk projelerinden anladıkları, sömürü düzenlerinin ayıplarını bu tür organizasyonlarla örtmek.

Limak Holding de bu kirli ilişkiler listesinin başında geliyor. Kurulduğu yıldan bu yana sayısız defa doğa ve canlı hayatı için büyük yıkıma yol açan projelerin yürütücüsü oldu. Kurduğu barajlarla doğa ve canlı yaşamını tehdit altında bıraktı. Ormanları yok eden, köylülerin geçim kaynağı zeytinliklere göz diken, su kaynaklarını kurutan holdingin inşaatlarında çalışırken sayısız işçi can verdi.

AKP iktidarı, zeytinliklerin maden sahasına çevrilmesinin önünü açan yasalarıyla sermayedarların katliamlarına zemin hazırladı. Her yıl rekor seviyelerde kârlar açıklayan bu şirketler, yıllardır vergi borçları silinerek, aldıkları teşviklerle sermayelerini büyüttüler. Aynı iktidar ilerici, toplumcu sanat etkinliklerini yasaklarken, emeğine, doğasına, canlı yaşamına sahip çıkanlara gaz bombalarıyla, coplarla saldırdı; gözaltına aldı, tutukladı.

Kapitalizm işleyişi gereği her şeyi bir metaya, alınıp satılabilecek, değersizleştirecek bir ürüne dönüştürür. İster sanatın herhangi bir dalı olsun, ister doğa ve canlı yaşamı, isterse milyonlarca emekçinin alınteri. Tüm bunları kendi çıkarına göre kullanabilirler.

Ancak Limak Holding’in yaptığı gibi tüm sermaye grupları katlettikleri ağaçların, yaşamını yok saydıkları canlıların, iliğine kadar sömürdükleri insanların ödediği bedelleri sanat ile aklayamayacaklar. İşçi sınıfı, emekçiler, toprağına, suyuna sahip çıkan köylüler er ya da geç hesap soracak. Yok ettikleri tüm güzellikleri tekrar inşa edecekler.