Silahlanmaya ve savaşa karşı mücadeleye!

Kapitalist sistem 20. yüzyılın başında emperyalist aşamaya geçişi tamamladı. 1903 yılında paylaşılmayan toprak parçası kalmamıştı. Ondan sonraki savaşlar, yeniden paylaşım için yapıldı. İki dünya savaşı dışında yaşanan onlarca savaş ve çatışmayı da emperyalist güçler kışkırtmıştı. Bugün de üçüncü dünya savaşını kışkırtmaları, bu sistemin sadece insanlık için değil, doğanın ve diğer canlıların geleceği açısından da büyük bir risk oluşturduğunu gözler önüne seriyor.

Son günlerde “ABD ile Rusya savaşın eşiğinde” başlıklı haberler görmeye başladık. ABD-NATO cephesinin Ukrayna savaşının ateşine sürekli benzin dökmesi tehlikeyi büyütüyor. ABD, İngiltere, Almanya, Fransa ve İtalya Ukrayna savaşına diplomatik çözüm bulunmasına karşı çıkıyorlar. Savaşı uzatarak Rusya’yı çökertmek istiyorlar. Rusya ise, Ukrayna’ya uzun menzilli füzelerin verilmesini kendisine yönelik bir NATO savaşı olarak değerlendiriyor.

Savaşın adım adım tırmandırılması, Rusya ile NATO’nun kafa kafaya gelmesi riskini artırıyor. Böyle bir savaşta nükleer silahların kullanılması neredeyse kaçınılmaz. Bunun insanlık için yaratacağı yıkımı ise kimse tahmin edemez.

***

ABD-NATO cephesinin esas hedefi Çin’dir. Çünkü Çin ABD’nin esas rakibidir. Çin hemen her alanda ABD’ye yetişti. Birçok alanda geride bile bıraktı. Zayıflayan ABD ise, emperyalist çıkarları için dünyayı cehenneme atabilecek kadar gözü dönmüş bir güçtür.

ABD-NATO saldırganlığına karşı Rusya ile Çin cephe oluşturuyor. Güçlenen bu iki devlet, tek kutuplu dünya düzeni döneminin kapandığını sık sık dile getiriyor. Ancak bu gerçeği kabul etmeyen ABD’nin savaşları kışkırtması, Rusya-Çin cephesini de “büyük savaşa” hazırlık yapmaya mecbur ediyor. Nitekim son aylarda Rusya-Çin cephesini her alanda güçlendiren adımlar atıldı, yenileri de gelecek.

Çin ile Rusya, ABD’nin “Dünyanın jandarması benim. Çizdiğim kuralların dışına çıkanı ezerim” dayatmasını reddediyor. Artık dünyada yeni koşulların oluştuğunu, ABD’nin bu gerçeği kabul etmesi gerektiğini söylüyorlar. Geçmişte yükselen emperyalist güçler Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarını başlattılar. Bu dönemde ise yükselen Çin-Rusya tarafı değil, zayıflayan ABD üçüncü dünya savaşını kışkırtan adımlar atıyor.

***

Kapitalist sistem 20. yüzyılın başında emperyalist aşamaya geçişi tamamladı. 1903 yılında paylaşılmayan toprak parçası kalmamıştı. Ondan sonraki savaşlar, yeniden paylaşım için yapıldı. İki dünya savaşı dışında yaşanan onlarca savaş ve çatışmayı da emperyalist güçler kışkırtmıştı. Bugün de üçüncü dünya savaşını kışkırtmaları, bu sistemin sadece insanlık için değil, doğanın ve diğer canlıların geleceği açısından da büyük bir risk oluşturduğunu gözler önüne seriyor.

Bu savaşlar büyük kapitalistlerin, dev şirketlerin çıkarları için yapılıyor. Oysa ölüm ve yıkımın bedeli işçilere, emekçilere, ezilen halklara ödetiliyor. Yani bu barbar kapitalist sistem sömürüye, sefalete ek olarak ölüm ve yıkımı da dayatıyor.

Dünyanın işçileri ve emekçileri için bu bir kader mi? Elbette değil. Ancak kapitalizm savaş üreten bir sistemdir. Ne kadar vahşi, barbar olabileceğini Gazze’de yaptıklarından biliyoruz. Bu gidişat, ancak işçi sınıfı rolünü oynarsa değişebilir. Bunu başarabilmesi için örgütlü olması, hakları ve geleceği için mücadele etmesi yetmez. Örgütlü gücünü sömürüye, saldırganlığa, silahlanmaya ve savaşa karşı da seferber etmesi gerekiyor.