Dünyada açlığı ortadan kaldıracak kadar gıda üretiliyorsa ve açlığı yenmek için gerekli bilgi ve kaynak varsa eğer, ki var; o halde 800 milyon insanın neden açlıkla karşı karşıya olduğu ve yılda milyonlarca insanın neden açlıktan öldüğü sorusunun yanıtlanması gerekirdi.
Dünya kapitalizmi çok yönlü krizler, ciddi çatışmalar, bölgesel savaşlar içinde kıvranırken 19. G-20 Zirvesi 18-19 Kasım tarihleri arasında Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde gerçekleştirildi. Zirveye katılan ülke liderleri, her zaman olduğu gibi dünyanın sorunlarına çözüm bulmak için toplandıklarını iddia ettiler.
İki günlük toplantının ana teması “küresel açlığa karşı mücadele” idi. Yoksullukla mücadele için bol bol vaatlerde bulunuldu ama somut bir adım her zamanki gibi gündeme gelmedi.
Oysa dünya nüfusunun önemli bir kısmı açlık ve yoksulluk ile boğuşuyor. Ekim ayında yayınlanan Yoksulluk, Refah ve Gezegen Raporu’nda Dünya Bankası, yoksulluğun on yıllardır ilk kez arttığına ve 2030 yılına kadar aşırı yoksulluk oranını yüzde 3’e düşürme yönündeki küresel hedefin ulaşılamaz hale geldiğine dikkat çekti. Mevcut hızla gidilirse bu hedefe otuz yıl boyunca ulaşılamayacağı tahmin ediliyor. BM Gıda ve Tarım Örgütü Genel Direktör Yardımcısı Beth Bechdol, Dünya Gıda Günü’nde verdiği bir röportajda, 2023 yılında dünya genelinde 733 milyon insanın açlıkla karşı karşıya kalacağını söyledi. Bu durumun bireyleri temel haklarından mahrum bırakmakla kalmayacağına, küresel eşitsizlikleri arttıracağına da dikkat çekti.
G-20 ülkeleri liderleri bu sefer şaşırtıcı bir şekilde sonuç bildirgesi üzerinde anlaştı. Kritik sorunlar olan Rusya ve Filistin meseleleri bildirgede kendine geniş bir yer bulamadı. Ukrayna ve İsrail’in azgın temsilcisi ABD Başkanı’ndan bu doğrultuda hiçbir girişim gelmemiş olması dikkat çekti.
Bildirge, dünyanın dört bir yanındaki savaş ve çatışmaların yol açtığı muazzam insani acıları ve olumsuz etkileri “üzüntüyle” not etti. Devam etmekte olan çatışmalar ve savaşlarla ilgili olarak BM Şartı’nın amaç ve ilkelerine uygun bir şekilde hareket etmeleri gerektiğinin altını çizdi. Gazze Şeridi’ndeki feci durumdan ve Lübnan’daki tırmanıştan “derin endişe” duyulduğunu belirti. İnsani yardım akışının genişletilmesi ve sivillerin korunmasının güçlendirilmesine duyulan acil ihtiyaca vurgu yaptı. Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkını teyit ederek iki devletli çözüm vizyonuna “sarsılmaz bağlılık” yinelendi vb. Ama kendi ifadeleriyle, Gazze ve Lübnan’da yaşanan “muazzam insani acıların” ve “feci insani durumun” sorumlusu olan İsrail ve gerisindeki batılı emperyalist suç ortakları hakkında tek kelime söylenmediği gibi bu acılara nasıl son verileceği de belirtilmedi.
“Dünya’da, açlığı ortadan kaldırmaya yetecek kadar gıda üretilmektedir” itirafında bulunan bildirge, “yoksullukla mücadele etmek ve açlığı yenmek için ne bilgi ne de kaynak eksikliğimiz var” gerçeğini de teslim etmek zorunda kaldı. Dünyada açlığı ortadan kaldıracak kadar gıda üretiliyorsa ve açlığı yenmek için gerekli bilgi ve kaynak varsa eğer, ki var; o halde 800 milyon insanın neden açlıkla karşı karşıya olduğu ve yılda milyonlarca insanın neden açlıktan öldüğü sorusunun yanıtlanması gerekirdi.
Açlık, yoksulluk ve küresel felaketler gündemli bir G-20 zirvesi daha sorunların yaratıcısı olan devletler ve onların başkanları tarafından tartışıldı. Ve zirve her zaman olduğu gibi bol temenni ve timsah gözyaşlarıyla sona erdi.