Şerif Gören sadece çektiği filmler ile hatırlanmayacak. Toplumsal mücadelede bir aydın olarak tuttuğu yer ile, başta sinema emekçileri olmak üzere işçi sınıfı ve emekçilerin mücadelesine yaptığı katkılar ile de yaşayacak.
Sinemanın usta yönetmeni Şerif Gören 8 Aralık 2024’te talihsiz bir kaza sonucu yaşamını yitirdi. Halkın acılarını, kültürünü ve geleneklerini sınıfsal çelişkileri esas alarak gerçekçi bir tarzda beyaz perdeye yansıtan bu büyük yönetmen aramızdan ayrıldı. Elbette Türkiye halkları onu en çok da Yılmaz Güney ile birlikte çektikleri ve Altın Palmiye ödülünü kazanan “Yol” filmi ile hatırlayacaklar.
Şerif Gören 1 Temmuz 1944 yılında Yunanistan’ın İskeçe şehrinde doğmuştur. 1956 yılında kazandığı bir burs ile İstanbul Erkek Lisesi’ne başlar. 1962 yılında Erman Film Stüdyosu’nda kurgucu olarak işe girer. 1966 yılında Yılmaz Güney ile tanışır ve onunla çalışmaya başlar. Böylece hem çok verimli bir üretimin hem de güçlü bir kişisel dostluğun temelleri atılır. Gören asistanlığını yaptığı Yılmaz Güney’in kendi sanat anlayışını çok yakından etkilediğini her seferinde vurgular. Bu birliktelik Türk sinemasında toplumsal gerçekçiliğin zirvesi sayılmaktadır.
1974 yılında Adana’da pamuk işçilerinin yaşamını anlattıkları “Endişe” filmini çekerken Yılmaz Güney yurtdışına çıkmak zorunda kalır. Şerif Gören filmi tek başına tamamlar. Filmi Antalya Film Festivali’ne yetiştiren Gören ilk Altın Portakal ödülünü bu filmle alır. En iyi senaryo ve en iyi yönetmen ödülüne layık görülen film Türkiye sinemasının önemli yapı taşlarından biri kabul edilmektedir.
1980 askeri faşist darbesi döneminde Gören tutuklanır. DİSK Sinema Emekçileri Sendikası’nın (SİNE-SEN) kuruculuğunu ve yöneticiliğini yapan Gören 9 ay tutuklu kalır. “Filmlerinde halkı isyana teşvik ediyorsun” diyen savcıya, “Başaramamışım demek ki, öyle olsaydı ne siz ne ben burada olurduk” der. Hapishaneden çıktığı gün evine uğramadan Yılmaz Güney’le Yol filminin çekimine başlar.
Gören, Yol’un büyük bir özveriyle 1981’in Mart ayında çok zor koşullarda çekildiğini belirtir. ‘‘Gerek doğa şartları, gerekse dönemin siyasi şartlarıyla mücadele ettiğimiz bir filmdir’’ diyen Gören ayrıca şunları söyler: ‘‘Çok şehir dolaştık. Bingöl, Diyarbakır, Bursa, Adana, İstanbul. Doğa şartlarıyla, parasızlıkla savaştık. Halil Ergün’ün tren sahneleri Diyarbakır-Kurtalan arası gece yolcu bileti alarak, gidip gelirken çekildi. Bugünkü gibi tren kiralamak yoktu. Mart’ın sonuydu, kar azalmıştı, Bingöl Kayakevi’nde tepelere kar yağsın diye beklerdik. Günde 12-13 saat karın üstünde çalıştık. O dönem DİSK davası nedeniyle yargılandığım Davutpaşa Askeri Cezaevi’nden yeni tahliye olmuştum. Film de hapisten bayram iznine çıkan mahkumların dramını anlatıyor. Duygu karmaşasını en iyi şekilde yorumladığımı ve yansıttığımı sanıyorum.’’
Senaryosunu Yılmaz Güney’in hapishanede yazdığı ve Gören’in onun yönlendirmeleri doğrultusunda yönettiği Yol filminin çekimlerini yurt dışına çıkarmayı başarırlar. Film 1982’deki Cannes Film Festivali’nde “En İyi Film” seçilip Altın Palmiye kazanır ve bu ödülü kazanan ilk Türk filmi olur.
Şerif Gören ayrıca On Kadın, İstasyon, Yılanların Öcü, Katırcılar gibi 40’tan fazla filmin yönetmenliğini yapar. Her konuşmasında sinemaya olan tutkusunu anlatan Şerif Gören, “Sinema benim için aşktır, sevgidir. Sinema kardeşliktir, dostluktur, barıştır. Sinema iyiliktir.” der.
Şerif Gören sadece çektiği filmler ile hatırlanmayacak. Toplumsal mücadelede bir aydın olarak tuttuğu yer ile başta sinema emekçileri olmak üzere işçi sınıfı ve emekçilerin mücadelesine yaptığı katkılar ile de yaşayacak.