Ne kadar “ortak çıkarlar”dan, “aynı gemideyiz” masallarından bahsederlerse bahsetsinler, servet ile sefalet arasındaki uçurum gün geçtikçe derinleşiyor. Derinleşen ekonomik krizle birlikte işçi ve emekçiler daha da yoksullaşırken, kapitalistler daha da zenginleşiyor. Sermaye sınıfının temsilcileri yoksulluğa ve sefalete itilen milyonların ayağa kalkmasından ise ölesiye korkuyorlar. Bunun içindir ki Vedat Işıkhan konuşmasında, “Alınteriyle sermayeyi karşı karşıya getiren anlayışı reddediyoruz” demeyi eksik etmiyor.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun ilk toplantısı 10 Aralık günü gerçekleşti. Kapitalist patronlar, işçi sendikaları ve hükümet temsilcilerinin yer aldığı masada hükümet adına konuşanlar, her zaman olduğu gibi, bağımsız ve taraflara eşit mesafedeymiş gibi bir izlenim yaratmaya çalıştılar. Oysa bunun böyle olmadığını, iktidarın her daim sermaye sınıfının safında ve hizmetinde olduğunu çok iyi biliyoruz.
İlk toplantıya ev sahipliği yapan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı adına konuşan Vedat Işıkhan, krizin faturasını işçi ve emekçilere ödetmeyi hedefleyen politikalara övgüler düzdükten sonra şunları söyledi: “Hükümet temsilcileri olarak, adalet terazisini dengede tutuyoruz. Asgari ücretin belirlenmesi sürecinde, ekonomik göstergeleri de titizlikle değerlendiriyoruz. Bu kapsamda, enflasyon oranı, vatandaşın satın alma gücü, iş gücü piyasalarının ihtiyaçları, ekonomik büyüme, istihdamın korunması ve artırılması gibi ekonomik ve sosyal koşulları detaylı şekilde analiz ederek hem işçi hem de işveren taraflarının memnuniyetini gözeten, adil bir asgari ücret belirlenmesini ümit ediyoruz.”
Sonda söyleyeceğimizi önden söyleyelim. Aynı anda hem işçilerin hem de kapitalist patronların memnuniyeti söz konusu olamaz. Çünkü bu kapitalist sistemin doğasına aykırıdır. Bu sistemde işçiler ve kapitalistler çıkarları birbirine karşıt iki sınıftır. Kapitalistler zenginliklerini işçilerin sefaletine borçludur. İşçi sınıfının daha yüksek ücret alması patronların kârlarının azalması anlamına gelir.
Milyonlarca işçiyi doğrudan ilgilendiren Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda da kapitalistler ve onların hizmetindeki iktidar, işçilerin emeğine daha fazla el koymanın hesabını yapıyorlar. Çalışma Bakanı’nın sarf ettiği sözler ise bu sınıfsal ayrımı ve çelişkileri sadece gölgelemeye hizmet ediyor.
Ne kadar “ortak çıkarlar”dan, “aynı gemideyiz” masallarından bahsederlerse bahsetsinler, servet ile sefalet arasındaki uçurum gün geçtikçe derinleşiyor. Derinleşen ekonomik krizle birlikte işçi ve emekçiler daha da yoksullaşırken, kapitalistler daha da zenginleşiyor. Sermaye sınıfının temsilcileri yoksulluğa ve sefalete itilen milyonların ayağa kalkmasından ise ölesiye korkuyorlar. Bunun içindir ki Vedat Işıkhan konuşmasında, “Alınteriyle sermayeyi karşı karşıya getiren anlayışı reddediyoruz” demeyi eksik etmiyor.
Biz de diyoruz ki, işçi sınıfı eğer kazanmak istiyorsa, emek ile sermaye karşı karşıya gelecek! İşçi sınıfı birleşerek ve mücadele ederek kazanacak!