“Ezilenlerin melodik sesi”

Edip Akbayram hayatını kaybetmiş olsa da, nerede bir işçi direnişi, grev çadırı ya da zulme karşı direniş varsa, o da sesiyle onların yanında yerini alacak, mücadele alanlarında olmaya devam edecektir.

Önemli toplumcu sanatçılardan biri olan Edip Akbayram geçtiğimiz günlerde yaşamını yitirdi.

Dünyanın en iyi “tenor” seslerinden olan Akbayram, lise yıllarında kurdukları orkestra ile Pir Sultan ve Karacaoğlan’ın deyişlerini söylemeye başlar. 1968 yılında İstanbul’da katıldığı Altın Mikrofon yarışmasında Aşık Veysel’in şiirlerinden bestelediği şarkıyla birinci olur. Sabahattin Ali’nin “Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz” şiirinin bestesinden de çok sayıda ödül alır.

Diğer ilerici sanatçılar gibi 12 Eylül 1980 darbesi Edip Akbayram’ın yaşamında da farklı bir dönemin başlangıcı olur. Ezgilerinin radyolarda, televizyonda çalınması engellenir, konserleri yasaklanır. Akbayram o dönemi şöyle anlatır: “En yoksul, en zor zamanlarımızı yaşadık. Çocuğumuza süt alacak, ekmek alacak para bulamadık. Ama teslim olmamakta kararlıydık. Ve karanlığa teslim olmadık.”

1993 Sivas Madımak Katliamı’nda katledilenler için “Türküler Yanmaz” albümünü yapar. Can Yücel, Ahmet Arif, Vedat Türkali gibi şair ve yazarların eserlerinin bestelendiği albümünü Sivas’ta katledilenlere atfeder.

“Emek en yüce değerdir, emekçi de eli öpülesi insandır. Ben sanatımı üretirken emeğin, ezilenlerin melodik sesi olmaya çalışıyorum.” diyerek düşüncelerini ve kimliğini her fırsatta ortaya koyar. Sanatı eşitlik, kardeşlik ve yaşanılası bir dünyayı kurmak için icra ettiğini söyler. Yıllarca yasaklı kalmasına rağmen halkın özlem ve umutlarını ezgileriyle duyurmaya çalışır.

Edip Akbayram hayatını kaybetmiş olsa da, nerede bir işçi direnişi, grev çadırı ya da zulme karşı direniş varsa, o da sesiyle onların yanında yerini alacak, mücadele alanlarında olmaya devam edecektir.