Sanatı sevmiyor, saraya soytarı istiyorlar!

Onlar ne kadar sanatçı değil saraylarına soytarı isteseler de, sanatçıları bu hale getirmek için her şeyi yapsalar da, her zaman itiraz edenler çıkacaktır. Toplumsal mücadele var olduğu sürece sanat da sanatçı da bu mücadele içinde yer almaya devam edecektir.

19 Mart’ta başlayan ve halen değişik biçimlerde devam eden halk hareketi içinde gündeme gelen eylem biçimlerinden biri de “boykot” oldu. CHP’nin kendilerini göstermeyen medya kuruluşlarını ve bağlı şirketleri boykot edeceklerini açıklamasının ardından, öğrenci gençlikten yükselen taleple birlikte, 2 Nisan’da genel bir “tüketim boykotu” gerçekleştirildi. Halk arasında geniş sayılabilecek bir katılımın sağlandığı “tüketim boykotu”na öncesinde bazı sanatçılar desteklerini açıkladılar.

Boykota destek veren paylaşımlar yapan onlarca insan ertesi gün şafak operasyonları ile gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında tanınmış dizi oyuncuları da vardı. Ama AKP’nin demokratik haklarını kullanarak düşüncelerini açıklayan sanatçılara tepkisi bu kadarla da kalmadı. Önce TRT’de yayınlanan bir dizide oynayan Aybüke Pusat, ardından ise TRT ve Tabii’nin projelerinde yer alan birçok oyuncu ve senarist sırf boykota destek verdikleri için projelerden çıkarıldı. Hatta kimi projeler tamamen iptal edildi. Yandaş medya bu sanatçılar üzerinden hemen bir nefret kampanyasına girişti.

Bir kez daha görüldü ki, AKP TRT’de ya da başka bir yerde kendisine aykırı düşünen hiç kimsenin nefes almasını bile istemiyordu. Oyuncuları ekmekleriyle oynayarak, açlıkla terbiye etmeye çalışıyordu. Oysa aynı AKP, boykot tartışmaları başladıktan sonra, boykotun bu işyerlerinde çalışan işçilerin ekmeğiyle oynamak olduğunu söylüyordu pişkince. Arsızlık ve ikiyüzlülükte sınır tanımayan AKP iktidarı döneminde birçok sanatçının iktidara yamanmaya zorlandığı, bunun dışında kalanların sık sık linç kampanyalarına maruz kaldığı zaten biliniyordu. Ama saldırının bu kadar aleni bir biçimde yapılması daha fazla insanın yaşananlara tepki göstermesine yol açtı. Birçok sanatçı projelerden çıkarılan arkadaşlarına destek verirken, örgütlenme çağrıları yapıldı.

Bu yaşananlar elbette şaşırtıcı değil. Sonuçta işçiye, emekçiye, gençliğe, sanatçıya sopayla, sopayla da olmazsa açlıkla diz çöktürmek istiyor yıllardır iktidar. Yakındıkları üzere, bir “kültürel hegemonya” kuramadıkları için de yükselen her toplumsal tepkide taraf olan sanatçıları özel olarak hedef alıyorlar. Bir benzerini daha önce Ayşe Barım soruşturmasını bahane ederek yapmışlar, Gezi eylemlerine katılan oyuncuları ifadeye çağırıp haklarında yalancı şahitlikten davalar açmışlardı. Daha birkaç gün önce de direnişin ezgilerine ses veren Sevinç Eratalay’ı sırf Mahir Çayan’a ilişkin bir paylaşım yaptığı için şafak operasyonu ile gözaltına aldılar. Yine birkaç hafta önce düzmece gerekçelerle Pınar Aydınlar’ı tutukladılar.

AKP iktidarının son dönemde toplumun önündeki sanatçı ve aydınların itirazlarına verdiği sert tepkiler elbette tüm topluma gözdağı verme niyeti taşımaktadır. Ancak aynı zamanda gerici-faşist bir iktidarın sanata ve sanatçıya olan düşmanlığının da dışa vurumudur. Bu tür rejimler için sanatçı ancak iktidarın yalan propaganda aygıtının bir parçası ise değerlidir. İktidara yakın durmalı, oradan nemalanmalı ve bunun karşılığı olarak yeri geldiğinde iktidara hizmette kusur etmemelidir. Eğer bunları yapmıyorsa en azından iktidarı eleştirmemeli, her türlü baskı, zorbalık ve adaletsizliğe gözlerini kapatmalıdır.

AKP için makbul sanatçı, iktidarı destekleyen ve bu desteğinin karşılığında iktidar arpalığından nemalanan sanatçıdır. Bu çizginin dışına düşenler ise her an iktidarın saldırı politikalarının kurbanları haline dönüşebilmektedir.

Ama unuttukları bir gerçek var. Onlar ne kadar sanatçı değil saraylarına soytarı isteseler de, sanatçıları bu hale getirmek için her şeyi yapsalar da, her zaman itiraz edenler çıkacaktır. Toplumsal mücadele var olduğu sürece sanat da sanatçı da bu mücadele içinde yer almaya devam edecektir.