Doğal olan şiddetsiz, sömürüsüz bir düzende yaşamak…

AKP, kadınları açgözlü patronlar için ucuz, esnek iş gücü olarak görüyor. Toplumsal sorumluluklardan dem vurup kadınlara “kuluçka makinesi” muamelesi yapmaya çalışıyor. Kadınların nasıl giyineceğinden nasıl doğuracağına kadar her alanda müdahale etmeye çalışan bu politikaların gerisinde, kadınları toplumsal yaşamdan ve karar alma süreçlerinden tümüyle dışlamayı hedefleyen karanlık bir zihniyet bulunuyor.

Geçtiğimiz haftalarda Süper Lig’de oynanan Sivasspor–Fenerbahçe maçının seremonisine Sivassporlu futbolcular, “Doğal Olan Normal Doğum” pankartı ile çıktılar. Sağlık Bakanlığı’nın vajinal doğuma teşvik kampanyası kapsamında yapılan bu eylem, toplumun farklı kesimlerinden tepkiler aldı. Bu tepkiler, hem kadın ve çocuk sağlığı gibi hassas bir konuda Sağlık Bakanlığı’nın bilimsel verilerden uzak yaklaşımına hem de öncelikle kadınları ilgilendiren bir konuda erkek futbolcular aracılığıyla mesaj verilmesine yönelikti.

2025 yılının “Aile Yılı” ilan edilmesinin ardından, kadınları tam zamanlı çalışma yaşamının dışına iten ve çocuk doğurmaya teşvik eden bir dizi projenin son halkası da bu kampanya oldu. Sağlık Bakanlığı şimdi de, vajinal doğumu “normal doğum” olarak nitelendirerek, “Doğal Olan Normal Doğum” söylemini yaygınlaştırmaya çalışıyor.

İktidar tarafından sezaryensiz, cerrahi müdahalesiz doğumun propagandası yapılırken, kadınların tercih ve karar hakları tümüyle yok sayılıyor. Bu yaklaşım, aynı zamanda kadın ve bebek sağlığının da iktidar tarafından önemsenmediğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Dahası sezeryan doğum tercihi neredeyse bir suç, topluma karşı işlenmiş bir günah olarak lanse edilmeye çalışılıyor.

Her gün ortalama 5 kadının katledildiği, onlarcasının şiddete ve istismara uğradığı bir ülkede; iktidar hâlâ kadınların nasıl yaşayacağına, bugün geldiğimiz noktada nasıl doğuracağına dair söylem üretmeye devam ediyor.

AKP, kadınları açgözlü patronlar için ucuz, esnek iş gücü olarak görüyor. Toplumsal sorumluluklardan dem vurup kadınlara “kuluçka makinesi” muamelesi yapmaya çalışıyor. Kadınların nasıl giyineceğinden nasıl doğuracağına kadar her alanda müdahale etmeye çalışan bu politikaların gerisinde, kadınları toplumsal yaşamdan ve karar alma süreçlerinden tümüyle dışlamayı hedefleyen karanlık bir zihniyet bulunuyor.

Ama ne yaparlarsa yapsınlar, bizleri yok sayan, susturmaya ve bastırmaya çalışan bu politikalara karşı mücadelemiz devam edecek. Biz kadınlar, alanları ve meydanları doldurmaya; baskı ve çifte sömürü politikalarına karşı direnmeye devam edeceğiz.

Doğal olan, bizlere köleliği dayatan bu düzenin esiri olmak değil; eşit ve özgür bir dünyada, şiddetsiz ve sömürüsüz bir yaşam sürmektir.