Bekaert Grevi hepimizin grevidir!

Grev, işçi sınfının en önemli silahıdır. Çünkü, işçi sınıfının gücü üretimde tuttuğu yerden gelmektedir. Grev silahını kaybetmiş bir işçi sınıfı en önemli silahından mahrum kalmış demektir. Bu yüzden kapitalistler ve onlara hizmet etmekte kusur eylemeyen siyasal iktidarlar işçi sınıfının grev hakkını gasp etmek için ellerinden gelen çabayı her zaman göstermişlerdir.

Ülkemizde işçi sınıfının gerçekleştirdiği grevler sözde “milli güvenliği” veya “halk sağlığını tehdit ettiği” vb. gerekçelerle yasaklanmaktadır. Onların güvenlik ve sağlık derken dertleri sermayenin sömürü çarklarının güvenle ve sağlıklı bir şekilde dönmesidir.

Kapitalistler de AKP’nin şefi Erdoğan da bu gerçeği çok iyi bilmektedir. Erdoğan, sık sık grevleri yasaklamakla övünmekte, sermayeye “Bu ülkenin fabrikalarında grev yoktur gelin yatırım yapın.” diye seslenmektedir.

Bekaert Grevi’nin yasaklanma kararı ile birlikte AKP 20 yıllık iktidar dönemine 19 grev yasağı sığdırmış durumdadır. Hiçbir meşru gerekçesi olmayan bu yasaklar AKP’nin sınıf mücadelesindeki yerini bağıra çağıra ilan etmektedir: İşçi sınıfının karşısında, sermayenin yanında…

Siyasal iktidarın bu tutumu, bu yasaklar şunu net bir şekilde göstermektedir: İşçi sınıfı emeğinin hakkını almak, insanca yaşam ve çalışma koşullarına kavuşmak istiyorsa siyasal iktidarın baskı politikalarına karşı da direnmeyi bilmelidir. Bugün en basit hak talebi bile ancak iktidarın yasak ve baskı politikalarına karşı durularak savunulabilir.

Bekaert Grevi’nin büyük önemi de buradan gelmektedir. Bakaert işçisi grev yasaklamakla övünen Erdoğan ve şürekâsının yasak kararını tanımamıştır. Böylece yalnız kendisini değil tüm Türkiye işçi sınıfını grev silahından yoksun bırakmak isteyenlere verilebilecek en iyi yanıtı vermiştir. Grev hakkı tıpkı Kavel’de olduğu gibi grev yaparak savunulmuştur. Böylece bundan sonraki yasaklamalara karşı da yapılması gereken şey bir kez daha ortaya çıkmıştır.

Bu koşullarda Bekaert Grevi’nin zaferi Türkiye işçi sınıfının zaferi olacaktır. Yani bu grevle dayanışmanın önemi, ‘olağan’ bir grevle kıyaslanmayacak kadar önemlidir. Metal işçileri başta olmak üzere tüm onurlu işçilerle ilerici ve devrimci güçlerin Bekaert işçileriyle dayanışma içinde olması, grevin zaferi için ellerinden geleni yapmaları büyük bir önem taşıyor. Bekaert grevi özelikle MESS kapitalistleriyle yapılacak Metal TİS süreçlerinde tüm metal işçileri tarafından örnek alınmalıdır. Olası grev yasaklarına karşı Bekaert işçilerinin aldığı tutum tüm metal işçilerinin tutumu haline gelmelidir.

Bugüne kadar uygulanan grev yasaklamalarında sendika bürokratları işçileri hep yasağa uymaya sevk etmiştir. Birçok örnekte neredeyse işçileri zorla fabrikalara sokmuşlardır.

Birleşik Metal-İş üyesi Bekaert işçilerinin grev yasağına karşı greve devam etme tutumları bu açıdan da önemli bir yerde durmaktadır. Fakat şu unutulmamalıdır. Şimdiye kadar grev yasaklarını kolayca kabullenen Birleşik Metal-İş yönetimi ilk defa bu kadar net bir tutum sergilemektedir. Bu anlamlı olmakla birlikte sendikal bürokrasinin düzenle göğüs gögüse bir mücadelede sınırları olduğu unutulmamalıdır. Bu yüzden Bekaert işçileri inisiyatifi elde tutmayı bilmelidir.

Bekaert Grevi, Bekaert sermayedarına ve tek adam rejiminin yasakçı zihniyetine karşı bir tokat niteliğindedir. Grevleri yasaklama tutumunu tanımama iradesi gösterilmesi grevin sonuçlarından bağımsız olarak önemli bir kazanımdır. Bu yüzden, grevle dayanışmak, kazanımla sonuçlanması için her türlü çabayı göstermek hepimizin görevidir. Greve sahip çıkmak tüm işçilerin sorumluluğudur. Bakaert işçisi kazanırsa yalnız küstah AKP değil sermaye sınıfı da kaybedecek, kazanan tüm işçi sınıfı olacaktır.