“Kamu işçileri toplu sözleşmelerini varlık nedenini sermayeye hizmet olarak gören Türk-İş ve Hak-İş ağalarının insafına bırakmamalıdır. İnsanca yaşamaya yeten, yoksulluk sınırının altında olmayan TİS’leri gerçeğe çevirmenin yolu mücadeledir. Kamu işçileri hakkı olanı almak için talepleriyle meydanları doldurmalı, topyekûn mücadeleyi büyütmelidir.”
Kamuda 700 binden fazla işçiyi ilgilendiren 2023 Yılı Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü imzalandı. Zam oranını açıklayan Erdoğan yapılan zammı öve öve bitiremedi. Zammın elbette seçimle bağı vardı. Yüzde 46 zammın seçime beş gün kala açıklanması bile bunun açık göstergesiydi. Seçim olmasaydı, gerçek enflasyon ve kamu emekçilerinin kayıplarıyla karşılaştırıldığında oldukça yetersiz kalan bu oranın bile verilmeyeceği açıktır.
AKP iktidarı yıllardır kamuda taşeron işçiliği yayınlaştırıyor. Bu nedenle kamu işçilerinin yoksulluğu derinleşti, ücretleri asgari ücrete yaklaştı. 696 sayılı KHK ile kadroya alınan çoğu işçi düşük ücrette eşitlendi. 700 bin kamu işçisinin 300 bini asgari ücrete mahkûm edildi. Son yapılan zam bile kamu işçisinin derinleşen yoksulluğunu örtmeye yetmedi.
700 bin kamu işçisi ve ailesini doğrudan etkileyecek olan yüzde 46 zam, enflasyonun ayyuka çıktığı koşullarda yetersizdir. Yalancı TÜİK’in enflasyon oranı bile yüzde 46’dır. İşçi ve emekçilerin gerçek enflasyonu ise yüzde 100’ü aşmıştır. 2021 sonbaharından bu yana ekonomik ve sosyal yıkımın derinleşmesiyle kamu işçilerinin alım gücü erimiştir.
Yapılan zam oranını ağızları kulaklarında dinleyen Türk-İş ve Hak-İş temsilcileri, bu artışın maaşlardaki erimeyi telafi etmeyeceğini elbette biliyorlar. Nitekim Türk-İş Nisan ayı yoksulluk sınırını 33 bin TL, açlık sınırını ise 10.135 TL olarak açıklamıştır. Yaşanan bu derin yoksulluğa rağmen Türk-İş ve Hak-İş ağaları imzaladıkları sözleşmeden bir başarı hikâyesi çıkarmaya çalışıyorlar. Oysa bir kez daha sendika ağaları, açlık sınırının biraz üzerine çıkan, kamu işçilerinin tümünü yoksulluğa mahkum eden sözleşmeye onay vermişlerdir.
Genelde işçi sınıfı özelde kamu işçileri derin yoksulluğun kıskacındalar. Geçtiğimiz dönemde de Türk-İş ve Hak-İş ağaları kamu işçilerinin kayıplarını telafi edecek sözleşmelere imza atamadılar. Her defasında kamu işçisini enflasyona ezdirdiler. Bu sözleşme 700 bin kamu işçisinin kayıplarını telafi etmeye yetmez. Artan yoksulluğuna çare olamaz.
Bu sözleşme kamu işçisini enflasyona ezdirme sözleşmesidir. Türk-İş ve Hak-İş bürokratları son sözleşmede de AKP iktidarının adeta arka bahçeleri olduklarını bir defa daha göstermişlerdir. Son yapılan sözleşme Hak-İş ve Türk-İş ağalarının teslimiyetçi yaklaşımının eseridir. Yıllardır Türk-İş ve Hak-İş yönetimleri tarafından yürütülen kamu toplu iş sözleşmeleri işçi sınıfını yoksulluğa mahkûm eden sözleşmelerdir.
Kamu işçileri toplu sözleşmelerini varlık nedenini sermayeye hizmet olarak gören Türk-İş ve Hak-İş ağalarının insafına bırakmamalıdır. İnsanca yaşamaya yeten, yoksulluk sınırının altında olmayan TİS’leri gerçeğe çevirmenin yolu mücadeledir. Kamu işçileri hakkı olanı almak için talepleriyle meydanları doldurmalı, topyekûn mücadeleyi büyütmelidir.
Kamu işçileri TİS’lerine sahip çıkmalıdır. Her aşamada soluğunu sendika ağalarının ensesinde hissettirmelidir. Hak ve taleplerini karşılayan toplu sözleşmelerin önündeki engelleri birliğinin ve mücadelesinin gücüyle yıkmalıdır.