Metal işçisi ya bugünden sert bir mücadeleye hazırlanacak, bunun için kendi taban örgütlenmelerini kurup Eylül ayını beklemeden harekete geçecektir. Ya da geçmiş dönemlerde olduğu gibi sermayenin kendisine reva gördüğüne razı olacaktır. Bugünkü ekonomik ve siyasal koşullarda ikisi arasında bir ara yol yoktur.
2023-2025 MESS Grup TİS’leri Eylül ayında başlıyor. Yaklaşık 130 bin metal işçisini doğrudan ilgilendiren, milyonlarca işçiyi dolaylı etkileyecek TİS sürecine, hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon koşulları altında giriliyor.
İki yıldır sahte enflasyon rakamlarına mahkûm edilen metal işçisinin alım gücü her geçen gün daha da eridi. Ancak metal sermayesi döviz kurunun artması ve “işçi maliyetleri”nin düşmesiyle birlikte kârına kâr kattı.
Sermaye sahibi kapitalistler ile emek gücünü satan işçiler, çıkarları taban tabana zıt iki uzlaşmaz sınıftır. Sermaye kârını artırmak için sömürüyü derinleştirir. İşçiler de insanca yaşam koşulları için mücadele verir. TİS süreçleri de bu iki uzlaşmaz sınıfın bir tür açık savaşıdır. Bu mücadelenin bizim yaşam ve çalışma koşullarımıza doğrudan etkisi vardır. Sermaye taviz vermek zorunda kaldığında ancak kârdan “zarar” eder. Ama işçi sınıfı istediğini alamazsa sefalete, yoksulluğa ve daha da ağır çalışma koşullarına mahkûm olur.
Bir diğer açıdan bakarsak, MESS kodamanları bir avuç açgözlü kapitalisttir. Ancak örgütlüdür. Sermaye devletinin tüm imkanlarını arkasına almıştır. AKP iktidarı gibi işçi düşmanı bir rejimin kollamasıyla rahattır. Yasalar, polis, medya elinin altındadır. Hizmetlerinde AKP gibi grev yasakları ile övünebilen bir iktidar vardır. Yanı sıra işçi sınıfının içinde ajanları olarak hareket eden sendika bürokratları da gerçekte onların emrindedir.
Yakın süreçte petrokimya ve kamu TİS’leri yaşandı. Buralarda imzalanan sözleşmeler yaşanacakların habercisidir. Metal fabrikalarında ücretler son iki yılda asgari ücrete daha çok yaklaşmıştır. Büyük bir çoğunluğu oluşturan 1-5 yıllık işçiler asgari ücretin biraz üstünde bir ücret alıyorlar. Yani açlık sınırına mahkum edilmiş durumdalar. Metal fabrikalarında sefalet ve ağır çalışma koşulları hakimdir. Eğer metal işçisi bugünden harekete geçip mücadele etme yolunu tutmazsa, bu sözleşme sürecinde de olacak olan bellidir.
Metal işçisi ya bugünden sert bir mücadeleye hazırlanacak, bunun için kendi taban örgütlenmelerini kurup Eylül ayını beklemeden harekete geçecektir. Ya da geçmiş dönemlerde olduğu gibi sermayenin kendisine reva gördüğüne razı olacaktır. Bugünkü ekonomik ve siyasal koşullarda ikisi arasında bir ara yol yoktur.