Kimler yok ki aralarında?

“Sermayenin hizmetindeki saray rejimi yeni kabinesi ile bizlere cehennemi yaşatacak adımları hızla atmaya başladı bile. Mesele bizlerin ne yapacağıdır. Seçimlerden sonra önümüzde duran çok daha önemli bir seçim bizleri bekliyor. Boyun mu eğeceğiz yoksa mücadele mi edeceğiz?”

Seçimler bitti ve yeni kabine açıklandı. Erdoğan sisteminde bakanların basit aparatlar olduğu elbette biliniyor. Ama açıklanan Bakanlar Kurulu, bundan sonra nasıl bir politikanın kimler eliyle hayata geçirileceğini göstermesi açısından önem taşıyor. Bu pek “seçkin” Bakanlar Kurulu listesinin öne çıkan isimlerine şöyle bir bakmak bile bu açıdan çok şey anlatıyor.

Ekonomi Bakanı olarak atanan Mehmet Şimşek AKP’nin “tefeci” olmakla suçladığı uluslararası tekellerin adamı olarak biliniyor. Batı sermayesini ülkeye yeniden çekeceği, sıkı para politikası uygulayacağı, Erdoğan’ın irrasyonel ekonomi politikasını kendi deyimiyle daha rasyonel bir zemine çekeceği umut ediliyor. Kendisi aynı zamanda İngiltere vatandaşı. Yani AKP’nin “milli ve yerli” Bakanlar Kurulu’na çok uygun! ABD’den Merkez Bankası’nın başına getirilen Hafize Gaye Erkan ile uluslararası sermayeye birlikte göz kırpıyorlar.

Mehmet Şimşek işçi düşmanı kimliğini saklamaya çalışan siyasetçilerden değil. Geçmişte kurduğu cümleler de bunu açıkça gösteriyor. Ücretler konusunda sermayenin önceliklerinin gözetilmesini isteyen Şimşek, “Asgari ücret artışı zulümdür” diyebilecek kadar açık sözlü. Biz işçiler onu bakanlığı dönemindeki THY grevi için erteleme ve yasaklama tehditleri savururken hatırlıyoruz. Ayrıca kıdem tazminatının gaspı anlamına gelen Kıdem Tazminatı Fonu’nun baş savunucularından biri. Ortada “Ben ekonomistim” diyen ve Şimşek’le bazı konularda aynı düşünmediği bilinen Erdoğan faktörü olduğuna göre, ömrü ne kadar olacak zaman gösterecek. Ama AKP’nin kaçınılmaz biçimde uygulaması gereken bazı politikaları ona uygulatıp, oluşan tepkilerden sonra onu günah keçisi ilan etmesi kuvvetli bir olasılık.

Onüç yıldır MİT Müsteşarı olan Hakan Fidan Dışişleri Bakanı oldu. Erdoğan’ın “sır küpüm” dediği Fidan, MİT Müsteşarı iken Suriye başta olmak üzere Ortadoğu’da tırmandırılan saldırgan politikaların uygulayıcısı. MİT başkanlığı döneminde gerici cihatçı çetelerin MİT eliyle desteklendiğini, tırlarla onlara gayri resmi olarak silah taşındığını bilmeyen kalmadı. Suriye’ye askeri müdahale tartışmaları sırasında “Gerekirse Suriye’ye dört adam gönderirim. Türkiye’ye 8 füze attırıp savaş gerekçesi üretirim” sözleri, devlette işlerin nasıl yürüdüğüne ilişkin bir örnek olarak kayıtlarda duruyor. Yani Dışişleri Bakanlığı komplo ile savaş çıkarabileceğini övünerek anlatan birine emanet. AKP dış politikasının önümüzdeki dönem nasıl olacağını varın siz düşünün.
Deprem yıkımının temel nedenlerinden biri olan imar barışlarının, rant projelerinin baş aktörlerinden biri olan Mehmet Özhaseki Çevre ve Şehircilik Bakanı oldu. Kendisi bu rant ve talan projelerinin en başarılı uygulayıcısı olarak iş çevrelerinden epey övgü alıyordu.

Belçika vatandaşı olan, Belçika’da milletvekilliği de yapmış olan Mahinur Özdemir Göktaş Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı. Kabinedeki tek kadın bakan olarak parlatılıyor. Ama bu kadının “Karma eğitim zorunlu değil” diyen açıklaması orta yerde duruyor. Yani kız çocukları ile erkek çocukların aynı çatı altında eğitim almasını sakıncalı bulan bir “bakan”ımız da var artık.
Ekranlarda ılımlı pozlar vermeye özen gösteren, İstanbul Valiliği döneminde toplumsal muhalefete karşı en baskıcı yöntemleri uygulayan Ali Yerlikaya İçişleri Bakanı oldu. İstanbul’dan önce Gaziantep Valisi idi. Onun döneminde Antep İŞİD’in ülkedeki merkezi haline geldi ve birçok kanlı eylem gerçekleştirdi.

Bunlarla sınırlı değil yeni kabine üyelerinin marifet ve becerileri. Örneğin Adalet Bakanlığı’na atanan Yılmaz Tunç, tarikatlar ve dinci cemaatlerle bağı bilinen biri.

Geçmiş dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Alpaslan Bayraktar terfi alıp bakan oldu. Birçok uluslararası şirket ve kuruluşta görev alan Bayraktar, enerji alanındaki uluslararası şirketlerin çıkarlarının takipçisi olarak biliniyor.

Erdoğan’ın yakın yaverlerinden birisi olmak dışında bir özelliği olmayan Osman Aşkın Bak Gençlik ve Spor Bakanı oldu. Siyasetin başta futbol olmak üzere spora boylu boyunca bulaştığı bir dönemde AKP’nin bu politikaları aynen sürdüreceği anlaşılıyor. Gençlerin geleceğinin bu gerici eliyle daha da karanlık olacağına şüphe yok.

Bugüne kadar işçi sınıfı ve emekçilere dönük onlarca saldırı yasasında imzası bulunan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı koltuğunu korumaya devam ediyor. Ticaret Bakanı ise eski MÜSİAD başkanlarından ve yandaş “aile şirketleri”nden Albayrak Holding’in yöneticisi. Ticaretin tüm ahlaksızlıklarını bilen biri olarak bu koltuğa uygun görülmüş olmalı. Usulsüz işlerde sicili kabarık, ihale ve yolsuzluk soruşturmalarında adı sıkça geçen İbrahim Yumaklı Tarım ve Orman Bakanı. Ne yaparsa yapsın işsiz kalmayan, hatta üç-beş yerden maaş alabilecek kadar “yöneticilik” vasfı olduğu düşünülen Abdülkadir Uraloğlu da meziyetlerini Ulaştırma ve Altyapı Bakanı olarak sergileyecek.

Sermayenin hizmetindeki saray rejimi yeni kabinesi ile bizlere cehennemi yaşatacak adımları hızla atmaya başladı bile. Mesele bizlerin ne yapacağıdır. Seçimlerden sonra önümüzde duran çok daha önemli bir seçim bizleri bekliyor. Boyun mu eğeceğiz yoksa mücadele mi edeceğiz?