Ne katliamlara, ölümlere alışacağız ne de karanlığa, gericiliğe teslim olacağız. Kutuplaştırma siyasetine, farklıklarımızın bizi bölüp parçalamasına izin vermeyeceğiz. Hiçbir dinsel, etnik, cinsel baskıya boyun eğmeyeceğiz. Tüm farklıklarımızla kardeşçe bir arada yaşayacağız. Tüm bu acıların baş sorumlusu sömürücü bezirganlara karşı birlikte mücadele edeceğiz. Yaşadığımız katliamların hesabını gecelerinde sömürülmeyen gündüzlerinde aç yatılmayan barış ve kardeşlik içinde bir ülke kurarak soracağız.
2 Temmuz 1993’te yaşanan Sivas Katliamı’nın üzerinden 30 yıl geçti. Madımak’ta yakılan ateş yüreğimizi dağlamaya devam ediyor.
Bundan 30 yıl önce; dağıtılan bildirilerle, yalan gazete haberleriyle başlayan provokasyon bir katliama dönüştürülmüş, Pir Sultan Abdal’ı anmak için bir araya gelen 33 aydın ve kaldıkları otelde çalışan 2 işçi yakılarak katledilmişti.
Bu ülkenin tarihi ne yazık ki katliamlarla provokasyonlarla doludur. 33 aydının Ortaçağ zihniyetinin temsilcileri tarafından canice yakılarak aramızdan koparıldığı Sivas Katliamı ne ilk ne de son katliamdır.
Çünkü farklı inançları, kültürleri, kimlikleri ayrıştırmak, onları ezip yok etmeye çalışmak bu sömürü düzeninin mayasında vardır.
Yaşanan onca katliam gibi Sivas Katliamı’nın da gerçek sorumlularının açığa çıkarılıp hesap sorulması engellenmiştir. Katliamda maşa görevini yerine getiren katiller siyasi iktidar tarafından kollanmıştır. Adresi, ikametgâhı belli olan firari sanıklar yıllarca bulunmamıştır! Sanıkları savunan avukatlar vekil yapılmış, insanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımı olamayacağı evrensel hukuk ilkesi olmasına rağmen dava katliamın firari sanıkları zaman aşımından yararlandırılmıştır.
Ne yazık ki aynı coğrafyada barış içinde, kardeşçe bir arada yaşama ve ortak mücadele etme zeminimizi hedef alanlar bugün de iş başındalar. Sömürü üzerine kurulu yönetimlerini baskı ve zora dayanarak ayakta tutmaya çalışıyor, toplumu daha fazla kutuplaştırmak, bölmek için ellerinden gelen her şeyi yapmaya devam ediyorlar. Her geçen gün daha çekilmez hale gelen baskı, zor ve sömürü düzenine teslim olmamızı, boyun eğmemizi bekliyorlar.
Ne katliamlara, ölümlere alışacağız ne de karanlığa, gericiliğe teslim olacağız. Kutuplaştırma siyasetine, farklıklarımızın bizi bölüp parçalamasına izin vermeyeceğiz. Hiçbir dinsel, etnik, cinsel baskıya boyun eğmeyeceğiz. Tüm farklıklarımızla kardeşçe bir arada yaşayacağız. Tüm bu acıların baş sorumlusu sömürücü bezirganlara karşı birlikte mücadele edeceğiz. Yaşadığımız katliamların hesabını gecelerinde sömürülmeyen gündüzlerinde aç yatılmayan barış ve kardeşlik içinde bir ülke kurarak soracağız.