“Hiçbir sorun susarak çözülemez. Bugün yaşanan tüm haksızlıklar dünkü sessizliğin bir sonucudur. Geri atılacak başka bir adım yok!”
AKP iktidarı toplumun tüm muhalif kesimlerine dönük baskı ve zorbalığı tırmandırıyor. Son olarak geçtiğimiz günlerde Tele 1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, bir programdaki konuşması bahane edilerek burjuva hukuk kurallarını bile ayaklar altına alan bir kararla tutuklandı.
Çünkü sömürü düzenini ayakta tutacak politikalara işçi ve emekçilerin boyun eğmesinin, gerici rejime razı edilmelerinin tek yolu her alanda baskıyı artırmak, yalan ve manipülasyonu pervasızca kullanmaktan geçiyor. Bu nedenle basın özgürlüğü saldırıların önemli bir hedefi haline geliyor.
Gerçekleri öğrenmemizi istemiyor, bunun yerine Erdoğan’dan masallar dinlememizi istiyorlar. Yandaş ve tetikçi medya ordusunu harekete geçirerek kendilerine karşı çıkabilecek her çatlak sesi ve tepkiyi anında boğmaya çalışıyorlar.
İktidar ve yandaşları sanal linçler ve ısmarlama yargılamalarla burjuva hukuku bile hiçe sayıyorlar. Burjuva hukuk normları bir kenara atılırken yargı siyasi kararlarla işliyor. Merdan Yanardağ’ın tutuklanması gibi milletvekili Can Atalay’ın da burjuva hukuka aykırı bir şekilde cezaevinde tutulması, toplumun gözü önündeki kişiler üzerinden korku atmosferinin tüm topluma egemen kılınması amacını taşıyor. Muhaliflere karşı her türlü hukuk terörü devreye sokulurken, Soma katliamında yargılananlardan tek bir kişi cezaevinde kalmıyor. Kadın katilleri, tecavüzcüler türlü indirimlerle serbest bırakılıyor, mafya liderlerine özel aflar çıkartılıyor.
Faşist baskı ve zorbalığa dayanan politika ve uygulamalara toplum ölçeğinde ‘meşruiyet’ kazandırmak için “terör” söylemi sakız gibi ağızlarda çiğneniyor. Tüm muhaliflerin haksızlıklara karşı burjuvazinin aklıyla konuşması ve mümkünse duyarsız kalması hedefleniyor.
Her seçimde sandığa gidilmesini ‘demokrasi şöleni!’ diye kutlayanlar, her türlü hak ve özgürlük talebini “işçinin ‘işi’ değil” diyerek etkisizleştirmeye, gerçekte ise kendi sefil sınıf çıkarlarının eklentisine dönüştürmeye çalışıyorlar.
Ancak hiçbir sorun susarak çözülemez. Bugün yaşanan tüm haksızlıklar dünkü sessizliğin bir sonucudur. Geri atılacak başka bir adım yok! AKP iktidarı kendi gerici saltanatı, kapitalist sömürü düzeninin bekası ve bir avuç asalak kapitalistin zenginliği için işçi ve emekçilere savaş açmıştır. Dolayısıyla sınırsız söz, basın, örgütlenme, gösteri ve toplanma özgürlüğünü savunmak; işçi sınıfı için kendi geleceğini savunmak demektir.