“Sendikal örgütlenme oranının düşüklüğünün, bu engellerle ve sendikalarımızın bürokrasi eliyle işçi örgütü olmaktan çıkarılmasıyla doğrudan ilişkisi vardır. Sendikaları işçi sınıfının mücadele örgütüne çevirmek ve örgütlülük düzeyini yükseltmek ancak bu yasak ve anlayışlara karşı mücadele ile mümkündür.”
Temmuz ayında sendika üye sayıları açıklandı. Hangi işçiye sorsanız sendikalı fabrikalarda çalışmak istemesine ve sendikalaşmanın anayasal bir hak olmasına rağmen sendikalı işçi oranı yüzde 14,7. Demek oluyor ki, sendikalı olabilmek için sadece istemek veya bunun anayasal bir hak olması yetmiyor.
Çalışma Bakanlığı’nın istatistiklerine göre 16 milyon 413 bin işçiden sadece 2 milyon 421 bini sendika üyesi. Ancak belirtmek gerekiyor ki, kamuda sendikalaşma oranı yüzde 79,8 iken, özel sektörde işçilerin sadece yüzde 7,1’i sendikalı. Ayrıca sendika üyesi olmak toplu sözleşme kapsamında olmak anlamına gelmiyor. İşçilerin sadece yüzde 10,25’i TİS kapsamında.
Bu rakamlar sendikalaşma düzeyini ortaya koysa da aslında tablo görünenden de vahim. Çünkü kayıtdışı çalışmayı göz önünde bulundurmuyor. Kayıtdışı çalışma da göz önüne alındığında sendikalı işçi oranı yüzde 10’lara kadar düşüyor.
Rakamların ortaya koymadığı bir diğer gerçek ise sendikaların sendika ağaları eliyle gerçek bir sınıf örgütlenmesi olmaktan çıkarılmasıdır. İşçileri denetim altında tutan bürokratik sendikal anlayışlar sermayeye hizmette kusur etmiyorlar. Ayrıcalıklı bir yaşam süren bu bürokratlar her türlü mücadeleden uzak duruyor, işçilerin yaşadığı hak kayıplarına seyirci kalıyorlar. Böylece birçok işçi için sendikalı olmak ile olmamak arasında önemli bir fark kalmamış oluyor.
Sendikaların en büyük silahı olan grev hakkı da bu ülkede işçi sınıfının elinden alınıyor. Kamu emekçilerinin grev hakkı zaten bulunmuyor. Birçok stratejik işletmede grev tıpkı kamu emekçilerinde olduğu gibi yasak. Diğer işletmelerde grev kararı alındığında ise hemen devreye grev yasakları giriyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Grev tehdidi olan yere biz OHAL’den istifade ederek anında müdahale ediyoruz”, “Bizimle beraber grev denilen olaylar ortadan kalktı” sözleri her şeyi ortaya koyuyor.
Tablo açık ve nettir. İşçi sınıfının örgütlenme hakkının önünde birçok engel bulunmaktadır. Sendikal örgütlenme oranının düşüklüğünün, bu engellerle ve sendikalarımızın bürokrasi eliyle işçi örgütü olmaktan çıkarılmasıyla doğrudan ilişkisi vardır. Sendikaları işçi sınıfın mücadele örgütüne çevirmek ve örgütlülük düzeyini yükseltmek ancak bu yasak ve anlayışlara karşı mücadele ile mümkündür.