“Tatil nasıl ucuza getirilir?”

“Yıllık ücretli izin kazanılmış bir haktır. Ancak bu izni tatil yaparak geçirmek imkansızlaşmaktadır. Emeğimize sahip çıkmak istiyorsak tatil hakkımıza da sahip çıkmalıyız.”

Bir televizyon röportajında “Tatil nasıl ucuza getirilir?” sorusuna bir emekçi yanıt veriyor: “Gitmeyerek!” Oysa “Kendisine saygısı olan herkesin ilk sosyal ödevi, tatil yapmak” diyor Germinal kitabının yazarı Emile Zola. Geçtiğimiz yıl yapılan bir araştırmaya göre, Türkiye’de insanların yüzde75’i tatile çıkamıyor, yüzde 43’ü de son üç yıldır hiç tatile çıkmamış. Demek oluyor ki, emeğiyle geçinenlerin büyük çoğunluğu tatil hakkından yoksun. Zola’nın ifadesiyle “kendisine saygısı”nı yitirmiş durumda. Elbette bu bizim tercihimiz değil.

Asgari ücretin ortalama ücret olduğu ve açlık sınırının altında kaldığı bir ülkede bu saygısızlığı yapan sermaye düzeninin kendisidir. Yoksulluk sınırı hesaplanırken bir hafta tatil hakkının da hesaba katıldığını düşünürsek, işçi ve emekçilerin yoksul bile sayılmadıklarını söylemek yanlış olmaz.

Aynı araştırmaya göre tatil için yurtdışına gidenlerin oranı ise yüzde 1. Özel jetleriyle günübirlik Avrupa seyahati yapan, yatlarıyla Akdeniz kıyılarını ülke ülke gezen, dünyanın dört bir yanına gidebilen burjuvaların yanında tatilde memlekete gidecek yol parasını bulamayan işçiler… Onlar beş yıldızlı tatiller yaparken, bizlere memlekete gitmek bile lüks haline gelmiş durumda.

Dört kişilik bir ailenin yıllık izin günlerinde ülke sınırları içinde ortalama bir tatil yapabilmesi için 150 gün çalışması gerekiyor. Neredeyse bir yılın yarısı. Ayın sonunu zor getiren, yüzde 90’ından fazlası borçlu olan işçilerin bunu yapabilmesi bu düzende hayal değil de nedir?

Yıllık ücretli izin kazanılmış bir haktır. Ancak bu izni tatil yaparak geçirmek imkansızlaşmaktadır. Emeğimize sahip çıkmak istiyorsak tatil hakkımıza da sahip çıkmalıyız.