TTB ve SES 6 Şubat depremlerinin birinci yılında “Şubat 2023 Depremleri 1. Yıl Raporu”nu kamuoyu ile paylaştılar. TTB Merkez Konseyi Genel Sekreteri Dr. Vedat Bulut ile hazırladıkları rapor ve bir yılın ardından deprem bölgesindeki durum üzerine konuştuk…
6 Şubat depremlerinin yıldönümü vesilesiyle geçtiğimiz günlerde SES ile birlikte bir deprem raporu yayınladınız. Geride kalan bir yılın ardından deprem bölgesindeki tablo üzerine ne söyleyebillirsiniz?
Konut sorununun çözülmemesi en büyük sorun. Özellikle Hatay ve Malatya’da planlanan konut yapımı %10 altında, bu durum sağlık çalışanlarının bölgede çalışmalarını engellemekte. Güvenilir içme suyu sağlamada sorunlar var.
Resmi rakamlarla can kaybı sayısı 50 bin dolayında ifade edilse de AKP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Murat Kurum geçtiğimiz günlerde sayının 130 bin dolayında olduğunu ağzından kaçırdı. Sizce bu açıdan gerçek tablo nedir ve gerçek verilerin toplumdan bu şekilde saklanması üzerine ne düşünüyorsunuz?
AKP sahte başarı öyküsü yazmada ısrarlı. Benzer şekilde verilerin üzerini örtme girişimini Covid pandemisinde yaşadık. Veriler sahte olunca ve yasaklar oldukça geleceğe ait bilimsel bir planlama yapma şansı da yok oluyor ülkede. Her sorunu nasıl ranta çevirebiliriz anlayışı var Türkiye’yi yönetenlerde. Kahramanmaraş’ta 6 bin ölüm gösterildiği günlerde (Depremin 2. günü) 11 bin defin rakamı vardı. Yine Hatay’da kimlik tespitleri yapılamadan gömülen binlerce insan var. Şu anda 5 hekimin nerede olduğu, nerede defnedildiği bilinmiyor. Ben gerçek rakamın bunun en az 2 katı olduğu düşüncesindeyim. Örneğin GSM operatörlerinde o günden bu yana çalışmayan telefon sayıları, kullanılmayan kredi kartları bir fikir verebilir. Belediyelerin defin rakamları ve TÜİK ölüm istatistikleri çıktığında son 5 yılın ölüm ortalaması üzerine kaba doğum hızı da eklenerek “fazladan ölüm oranları’’ da uzmanlarca tespit edilecektir.
Bu çapta bir afetin yarattığı yıkımın yanında kaçınılmaz olarak ürettiği sağlık sorunları da var. Sosyal ve psikolojik nedenlerle yaşanan sorunlar da var hatta. Bu açıdan tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz ve bu sorunların çözümü yönünde atılan adımlar var mı?
Psikolojik destek önem taşıyor. Türk Psikologlar Derneği, Türkiye Psikiyatri Derneği gibi sivil toplum örgütleri o bölgede hizmet verdi ve vermeye devam ediyor. Türk Tabipleri Birliği ve tabip odalarının kurduğu konteynerlarda hizmetler yürütülüyor. Travma sonrası stres bozuklukları, depresyon, endişe, kaygı durum bozuklukları var. Bölgede ziyaretlerimizde bu durum açık olarak gözleniyor. İstihdam olanakları yaratmak, konut sorunlarını çözmek ve sosyal yardımlarla endişelerin giderilmesi konunun çözümünde en etkin faktör olacak. Bireysel danışma ve psikolojik destek hizmetlerini de artırmak gerekli.
Raporun dikkat çeken ayrıntılarından biri de deprem bölgesinde uyuşturucu madde kullanımı ile suç oranlarında artış tespitini içeriyor. Depremin hemen ardından yapılan tartışmalarda depremzedeler arasında intihar vakalarının da görülme riski dile getiriliyordu. Bu tablo üzerine ne söylenebilir?
Bölgede yüzeysel güvenlikçi ve baskıcı bir ortam var. Sorunların çözümüne odaklı çalışmak yerine sorunların üzerini örtmek bölgedeki valiler/mülki idarelerde bir alışkanlık halini almış. Yukarıdan aşağıya bir korku iklimi, aşağıdan yukarıya bir yalan ortamını doğuruyor. Uyuşturucu ve çocuk tacizlerini dile getiren basın mensupları ve hekimler baskı görüyor. Liyakatsiz vali ve kaymakam atamaları bu işlerde temel etken. Bölgede ayrımcılık had safhada. Oy veren-vermeyen ayrımı var. Özellikle Alevi ve Kürt köylere yardım ulaştırılmıyor ve göç etmeye zorlamak için moloz alanları olarak onların sulama ve tarım alanları seçiliyor. Bölgede çok yoğun bir yolsuzluk ve mafyalaşma eğilimi var. Ama bunun üzerine gidebilecek adli kadrolar savcılıklar da yok gibi.
Depremin hemen ardından hasarlı binalarda bile işçilerin çalışmaya zorlandığı bilgisi kamuoyuna yansımıştı. Depremin ortaya çıkardığı tablo içinde işçi sağlığı ve güvenliği açısından durum nedir?
İşçilerin büyük çoğunluğu (hizmet ve gıda sektörü en az etkilendi) zaten işsiz kaldı ve sanayi tesislerinin bir kısmı çalışamaz durumda. Enkazın kaldırılmasında işçi sağlığı ihmal ediliyor ve sulama yapılmadan enkazlar kaldırılıyor. Kişisel Korunma Ekipmanı (KKE) sağlanmıyor işçilere. Bu deprem bölgesinin gelecekte en önemli sorunu işçilerde ve bu alanlara yakın yaşayan yurttaşlarda pnömokonyoz, asbeste bağlı mezotelyoma ve diğer mesleki hastalıklardır. Orta ve ağır hasarlı tespiti yapılan binaların çoğu henüz temizlenebilmiş değil. Pandemi döneminde olduğu gibi rant için işçilerin sağlığı görmezden geliniyor. Umarım oralarda çalışan işçiler önceden sağlık verilerini ve bir akciğer grafilerini almışlardır ve ellerindedir. Böylece yıllar sonra ortaya çıkabilecek hastalıklarında tazminat talep edebilirler.
Emek ve meslek örgütleri ile birlikte ilerici ve devrimci kurumlar tüm engellemelere rağmen depremin ilk anından itibaren dayanışmayı örgütlemeye çalıştılar. Yapılan bu çalışmaların deprem bölgesindeki etkisi ve sonuçları üzerine düşünceleriniz nelerdir?
Kocaeli depremiyle bu depremin arasındaki en önemli fark AKP’nin sivil toplum gönüllüleri ve kurumlarının çalışmalarını engellemeleri oldu. Kocaeli’nde hem arama kurtarma hem de sonraki hizmetlerin ikame edilmesinde 1999 yılında hükümet kısıtlayıcı olmadı. Enkazın üzerinde onbinlerce gönüllü “aşağıda kimse var mı?” çağrılarıyla deprem bölgesindeydiler. Ancak bu 6 Şubat depremlerinde 2-3 gün boyunca enkaz altındakiler “yukarıda kimse var mı?” diye feryat ede ede yaşamlarını kaybetti. Kamu kurumları ve AFAD yetersiz kaldı. Kızılay bile eski güvenilir çalışmalarını yürütmedi, çadır sattı. Devleti ticaret yeri görenlerin neden olduğu çöküşü ve bozulmuşluğu yaşadık.
Emek meslek örgütlerinin yardım faaliyetlerinin pek çoğuna AFAD el koydu. Biz dağıtacağız dedi. O dağıtımda da ayrımcılık yaptı. Hiç zarar görmemiş ama kendilerine oy veren yerleşim alanlarına yardım yönlendirilmek istendi.
Bütün bu engellere rağmen kısmen TTB ve diğer sağlık örgütleri oraya gönüllü çalışanlar ve olanaklarını seferber ederek koştular. Halen o bölgede arkadaşlarımız, meslektaşlarımız hizmet vermeye gayret ediyor. Hiç değilse yaraların bir kısmını sarmaya çalıştık. Son olarak depremde zarar gören araç ve gereçlerini kaybeden aile sağlığı merkezlerine bu eksiklerini tamamlamak için “Direct Relief” desteğiyle yardım ettik. Uluslararası dayanışma çok önemli rol oynadı.