“Biz ayağa kalkmadıkça, sermaye düzeninin ve temsilcilerinin karşısına örgütlü gücümüzle dikilmedikçe saldırmaya devam edecekler. Saldırı hepimizedir. Yanıtını da işçi sınıfından almalıdır!”
DERİTEKS Genel Başkanı Makum Alagöz üye işçilerin sorunlarını görüşmek için gittiği Akar Tekstil fabrikasında, işyerinin sahibi Hayrettin Akar ve kardeşi Onur Akar’ın silahlı saldırısına uğradı.
Yıllardır fabrikasında çalışan işçilerin emeği üzerinden saltanat süren, devletten ve karanlık ilişkilerden aldığı güçle kendi işçisine zorbalık yapmayı marifet sayan bu asalaklar, gelinen yerde işi sendikacıya kurşun sıkmaya kadar vardırdılar. Bu kurşunlar işçi sınıfına, işçi sınıfının hak alma mücadelesine, işçi sınıfının sendikal örgütlülüğüne sıkılmıştır.
Bu ülkede adet olduğu üzere, Akar kapitalisti kendini “zor duruma” düşmüş gösteren her sermaye sahibinin yaptığı gibi gözünü işçi haklarına dikmiştir ve zorbalıkla iş yürütmeye çalışmaktadır. İşi sendikacı kurşunlamaya vardırırken, güvendiği elbette yasa ve kural tanımaz saray iktidarı ve onun yargı düzenidir.
Ama bu durum bile bir sendikacıyı ayağına çağırıp kurşunlayacak bir cesareti kendi başına açıklayamaz. Onlara bu cesareti veren, işçi sınıfının mevcut örgütsüzlüğü ve sendikal hareketin içine saplandığı işbirlikçi-icazetçi düzendir. Bu ülkenin en büyük işçi konfederasyonuna bağlı bir sendikanın başkanı kurşunlanıyor. Üye sendikanın genel başkanı kurşunlandığı halde, bağlı bulunduğu sendikal konfederasyon neden tüm işyerlerinde bir gün olsun iş durdurmuyor? Neden hükümeti ve meclisi ayağa kaldırmıyor? Neden meydanlarda, alanlarda bunun hesabını sormuyor, soramıyor? Bu sorular yanıtlanmadan, bu tür saldırılara nasıl cesaret ediyorlar sorusunun yanıtı bulunamaz.
İşçi kardeşim!
Bu ülkede birkaç gün önce bir sendikacı pusu kurulup kurşunlandı. Bir kapitalist işçilerin kazanılmış haklarını vermemek için, kurduğu sömürü düzenini sorunsuzca sürdürebilmek için kan döktü. Bu saldırı, işçilerin emeğini, onun sendikal örgütlülüğünü hedefleyen alçak bir saldırıdır.
Düşük ücret, kölece çalışma, yoksulluk ve sefalet içinde yaşam bu kan emicileri tatmin etmiyor. Onlar hep daha fazlasını istiyorlar. Fabrikaların isimleri değişiyor ama işçi sınıfının emeğini ve örgütlülüğünü hedefleyen saldırılar değişmiyor.
Biz ayağa kalkmadıkça, sermaye düzeninin ve temsilcilerinin karşısına örgütlü gücümüzle dikilmedikçe saldırmaya devam edecekler. Saldırı hepimizedir. Yanıtını da işçi sınıfından almalıdır!