Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası İç Anadolu Bölge Temsilcisi Mahmut Yıldırım ile konuştuk…
Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası olarak 26 Mayıs’ta Ankara’ya çağrı yaptınız. Yaptığınız çağrı ve ön süreci hakkında bilgi verir misiniz?
Sendika, kuruluşundan itibaren büyük bir emekle taban maaş hakkının geri gelmesi için uğraşıyor. Sadece bu değil talebimiz. Diğer özlük haklarımızı kazanmak, belirli süreli iş sözleşmelerinin son bulması ve güvenceli çalışmak aynı zamanda. Taban maaş dediğimiz şey, 2014’e kadar 5580 Sayılı Kanun’da yer alan ve özel sektördeki öğretmenlerin, kamudaki meslektaşlarından daha düşük ücret alamayacağını ifade eden maddeydi. MEB bu hakkı bir gecede elimizden almıştı. Sonra maaşlarımız hızla eridi. Patronların kâr hırsı, denetimsizlik, eğitimin piyasacı anlayışla özel sektöre devredilmeye çalışılması bizleri ucuz iş gücü haline getirdi. Bu sömürüye “Dur!” demek ve elimizden alınan kanunu yeniden yasalaştırmak için 29 Ocak’ta Meclis Parkı’nda güçlü bir eylem yapmıştık ve Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’le görüşmek için söz almıştık. Sendika yönetimi, şubatın ilk haftasında Yusuf Tekin’le bir görüşme gerçekleştirdi ve kendisi, nisan ayında Meclis’e sunulacak bir tasarıda özel sektör öğretmenlerinin kamudaki meslektaşlarıyla statü olarak eşitleneceğine ve şartlarının düzeltileceğine dair bir söz vermişti. Sonrasında bu gelişmeler, verilen vaatler kamuoyuna da duyurulmuştu. Fakat nisan ayı geldiğinde katıldığı bir programda, gündemlerinde taban maaşla ilgili bir şeyin olmadığını hatta yetkileri olmadığını ifade etmiş ve öğretmenlerden ciddi bir tepki toplamıştı. Şubat ayındaki görüşmede bize açık açık yalan söylediğinin beyanıydı bu aslında. Biz taban maaş talebimizde kararlı olduğumuzu göstermek, öğretmenlerin haklı tepkisini demokratik yollarla Bakan’a iletmek için 26 Mayıs’ta Ankara’da MEB önüne buluşma çağrısını yineliyoruz. Tüm emekçileri, özellikle eğitim emekçilerini Bakanlığın önüne bekliyoruz.
Son dönemde ÇEDES tartışmaları ve eğitimde gericileşme politikaları mevcut ve bununla birlikte eğitim emekçilerine bir saldırı da söz konusu. Buna dair ne söylemek istersiniz?
Yıllardır en ciddi saldırıların yapıldığı alan eğitim aslında. Hem piyasalaşan hem gericileşen bir sistem kurulmaya çalışılıyor. İmam Hatipler yaygınlaştırılmış, yapılan protokollerle tarikatların okullardaki hareket alanı genişletilmiştir. Bakan da zaten tarikatlarla yapılan protokollere devam edileceğini dile getirmişti. Laikliği tasfiye eden, bilimi ötekileyen, çocukları ve gençleri de kutuplaşmaya alet eden bir model bu. Din kültürüyle alakalı derslerin bilim ve sanat derslerinden fazla verildiği kademeler var. Bunun dışında eğitim emekçilerine fiziksel ve psikolojik saldırıların da arttığı bir dönem. Milli Eğitim Bakanı öğretmenlerine sahip çıkmadığı için yaşanıyor bunlar. Öğretmenlerin değersizleştiği bir ülkede hiçbir alan güvende değil diye düşünüyoruz. Tüm emekçilerin bu saldırılara karşı ortak bir mücadele hattı kurması gerekiyor. Biz Öğretmen Sendikası olarak hem kendi gücümüzle hem diğer emek kesimleriyle ortak bir mücadele yürütmek için de çaba gösteriyoruz.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Özel kurslarda, okullarda, rehabilitasyon merkezlerinde, kreşlerde ve vakıf üniversitelerinde çalışan eğitim emekçileri sendikamızda örgütlensinler. Çalışmalara destek olsunlar. Ayrıca toplumun her kesiminden tüm emek dostlarını 26 Mayıs’ta Ankara’daki eylemimizde yanımızda olmaya çağırıyoruz. Ekmek, yaşam ve memleket kavgası için!