“İşçi sınıfının yapması gereken ise adına kapitalizm denilen bu sömürü düzenine karşı mücadele etmektir. Hangi niyetle söylemiş olursa olsun Erdoğan’ında söylediği gibi kapitalist sistemde bizlerin sorunlarının çözümü yoktur.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmalarıyla yine gündemde. Ekonomide büyüme rakamları açıklanırken ülkedeki milyonlarca insanın açlık sınırında yaşamaya çalıştığını unutmuş olsa gerek ki, dünyadaki servet-sefalet uçurumundan bahsederek bizlere “Halinize şükredin” demeye çalışıyor. Halbuki Türkiye servet-sefalet eşitsizliğinde Avrupa’da birinci sırada yer alıyor.
Erdoğan Albaraka İslami Finans Zirvesi’nde şu cümleleri kuruyor: “Günümüzde servet eşitsizliği dünyada tarihi bakımdan en yüksek seviyesine çıktı. Dünyadaki en zengin yüzde 1’lik kesim toplam küresel servetin neredeyse yarısına sahip. Alttaki yüzde 50’lik kesimin küresel servet dağılımından aldığı pay ise yüzde 1’i dahi geçmiyor. Yani küresel düzeyde fakirden zengine doğru artan bir servet transferi yaşanıyor.” Sonra Erdoğan hızını alamıyor ekliyor: “Fakiri daha da fakirleştiren kapitalist sistemin dertlerinize derman olamayacağını kabul etmek zorundayız” diyerek bir anda başımıza antikapitalist kesiliyor.
Dedikleri pek doğrudur. Kapitalizmde milyonlarca insan karın tokluğuna çalışıp büyük bir zenginlik yaratırken, bir avuç asalak burjuva da bu zenginliğe el koymaktadır. Ancak Türkiye’deki tablo dünya genelindeki tablodan hiç de farklı değildir. Birçok açıdan daha ağırdır. Ve bunları söyleyen Erdoğan’ın saray iktidarı, sözde eleştirdiği kapitalist sistemin sadık bir hizmetkarıdır.
O zaman birdenbire peydahlanan bu kapitalizm eleştirisi nereden geliyor? Belli ki Erdoğan aklınca suçu kapitalizme atarak arada kendini aklamaya çalışıyor. Hemen bir sonraki gün sermayenin bir kuruluşu olan Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu’nun (DEİK) toplantısında sermayeye şöyle sesleniyor: “Hedeflerinize yürümeye devam ettiğiniz sürece biz de yelkenlerinizin ihtiyacı olan rüzgârın esmesi için gerekenleri yapacağız.”
Bu rüzgâr bizlerden toplanan vergilerin sermayeye aktarılmasıdır, vergi aflarıdır, teşviklerdir, karşılıksız kredilerdir. Bu rüzgâr krizin faturasının bizlerin sırtına yüklenmesi, sermayenin yükünün hafifletilmesidir. Erdoğan şikayetçi olduğu kapitalizmin gemisini ilerletmek için ihtiyaç duyulan rüzgârı estireceğinin sözünü veriyor. İşçi sınıfının yapması gereken ise adına kapitalizm denilen bu sömürü düzenine karşı mücadele etmektir. Hangi niyetle söylemiş olursa olsun Erdoğan’ın da söylediği gibi kapitalist sistemde bizlerin sorunlarının çözümü yoktur.