Bu pervasız tutum ve davranışlar, dayatmalar insana, insan onuruna hakarettir. Yoksulluk ve sefalete karşı olduğu kadar insan onuruna sahip çıkmak için de bu sömürü düzenine karşı ayağa kalkmalıyız.
Ülkede milyonlarca insan açlık sınırının altında, en temel insani ihtiyaçlarını dahi karşılamakta zorlanan bir yaşam sürüyor. Derinleşen yoksulluk ve sefaleti ağır çalışma koşulları tamamlıyor. İşsizlik artıyor, enflasyon durdurulamıyor, temel tüketim ürünlerine gelen zamlar ile işçi ve emekçilerin evine giren ekmek her gün biraz daha küçülüyor. Yıllarını çalışarak geçirmiş emeklilerin tablosu ise artık kaldırılabilir olmanın çok ötesinde. Kısacası bir bütün olarak toplum ekonomik ve sosyal yıkımı yaşıyor. Bu yıkım sayesinde şirketler sürekli büyüyor, holdingler kâr rekorları kırıyor.
Kapitalist sömürü düzeninin, bu düzenin yıllardır dümeninde oturan AKP iktidarının işçi ve emekçilere dayattığı bilinçli politikaların sonucunu yaşıyoruz. Şu sıralar uygulamaya konulan ekonomi programının özünü de bu ağır yıkım tablosunun devam etmesi oluşturuyor.
AKP iktidara geldiği andan itibaren toplumun bilincini bulandırmanın, oy potansiyelini artırmanın bir aracı olarak “yardım”, “sosyal destek” vb. adı altında “sadaka toplumu” olarak tanımlanan bir toplum yaratmak hedefiyle davrandı. Temel insan haklarının yerine iktidarın lütfettikleri geçirilmeye çalışıldı, propaganda hep bunun üzerine kuruldu. “15 milyon insana sosyal destek veriyoruz” çığırtkanlığıyla sempati kazanmaya çalışanlar, bu ülkede 15 milyon insanın yardıma muhtaç olduğu gerçeğini ters yüz etmek istediler.
Gelinen yerde toplumun geniş kesimlerinin içine hapsedilmeye çalışıldığı tablo bu. İşyerinde ücretler, emeklilerin aldığı maaşlar, kırıntı düzeyindeki sosyal haklar o kadar erimiş durumda ki, neredeyse hepsi “sosyal destek” düzeyinde. Hatta kapitalistinden ülkeyi yöneten cumhurbaşkanına kadar herkes, gece gündüz çalışıp emek harcayan işçilere hak ettiğinin çok düşük bir kısmını verirken, hak olarak değil lütfedilen bir bağış olarak veriyormuş gibi davranıyorlar. En düşük emekli maaşının artışı tartışmalarında 2 bin TL “devletin iyileştirme” lütfu, 500 TL de Erdoğan’ın “hayrına” verildi. Fabrikalarda da işçilerin sırtından servet edinen kapitalistlerin tutum ve davranışlarında bir fark yok. Emeğiyle tüm değerleri yaratan işçi ve emekçilere reva görülen yaşam bu. Muhtaçlar toplumu! Yaratılan değerlere el koyarak yaşayan asalaklar ise “hayırseverler”!
Bu pervasız tutum ve davranışlar, dayatmalar insana, insan onuruna hakarettir. Yoksulluk ve sefalete karşı olduğu kadar insan onuruna sahip çıkmak için de bu sömürü düzenine karşı ayağa kalkmalıyız.