Toprağı, suyu ve geleceği için direnenlerin yanındayız!

Maden ve inşaat şirketleri kârlarına kâr katarken, köylülerin yaşamları, toprağı, suyu elinden alınmak istenirken bugün bizlere düşen görev ise emeğine ve geleceğine sahip çıkan köylülerle dayanışma içinde olmak… Çünkü gaspedilmek istenen, yağmalanan hepimizin geleceği!

Muğla’dan Tokat’a, Artvin’den Aydın’a kadar ülkenin dört bir yanında köylüler toprağını, suyunu, yaşamını korumak için maden şirketlerine karşı direniyorlar.

Kâr uğruna doğanın ve canlı yaşamının hiçe sayılması kuşkusuz kapitalist sistemden kaynaklanıyor. Ancak 22 yıllık AKP iktidarı döneminde ülkenin doğal kaynakları maden, inşaat ve enerji şirketlerine ve bunların arkalarındaki uluslararası şirketlere adeta peşkeş çekildi. Maden şirketleri yaşanan büyük yıkıma rağmen yağma ve talanda halen dur durak bilmiyorlar.

“Yöre halkını kalkındırma” adına yürütülen madencilik faaliyetlerinin tüm bedellerini yöre halkı ve buralarda çalışan işçiler ödemeye devam ediyor. Ermenek ve son olarak İliç’te yaşandığı gibi iş cinayetleriyle, meslek hastalıklarıyla, ormanların yıkımıyla, geri dönüşü binlerce yılı bulacak zehirli kimyasalların doğaya salınmasıyla, su yataklarının kurumasıyla, tırmanan kanser vakalarıyla madenler ölüm ve felaket saçıyor.

Kârlarından başka bir şey düşünmeyen maden patronlarının bu denli hoyratça davranmasında ise AKP’nin kendilerine verdiği sınırsız destek özel bir rol oynuyor. Çünkü bu ülkenin yer altı ve yer üstü kaynaklarını fütursuzca sermayenin talanına açtılar. Son 15 yılda 368 bin madene ruhsat vererek adım başı maden sahası açılmasını onayladılar. Kan emici maden şirketlerinin önlerinde hiçbir engel olmaması için maden kanununu 21 kez değiştirdiler. Yönetmelikleri işletmediler, ÇED raporlarını şirketlerin isteklerine göre hazırladılar, denetimleri yapmadılar. Maden şirketlerinin köylülere mafyavari yöntemlerle saldırmalarına göz yumdular.

Ama tüm bunlara rağmen ülkenin dört bir yanında köylüler emeğine, doğasına ve geleceğine sahip çıkıyorlar. Maden şirketlerine, termik santrallere, HES’lere, onları koruyan polis ve jandarmanın baskı ve şiddetine, üzerlerine salınan mafya ve çetelere boyun eğmiyorlar. Bergama, Cerattepe ve Akbelen’de sergilenen direnişlerin izinden gidiyorlar.

Maden ve inşaat şirketleri kârlarına kâr katarken, köylülerin yaşamları, toprağı, suyu elinden alınmak istenirken bugün bizlere düşen görev ise emeğine ve geleceğine sahip çıkan köylülerle dayanışma içinde olmak… Çünkü gaspedilmek istenen, yağmalanan hepimizin geleceği!