Samimiyetsizlik, riyakarlık ve hamaset!

Doğaları gereği bütün burjuva politikacıları yalancı ve riyakarlar. Ama bu konuda hiç kimse siyasal islamcıların eline su dökemez. “Huzur İslam’da” propagandasıyla iktidara yerleşenler, sermayeye ve emperyalistlere hizmette asla kusur etmediler. Buna rağmen BM kürsüsünde yapılan hamasetle ya da “One minute” gibi şovlarla anti-emperyalist/anti-siyonist görünme cambazlığından da geri durmuyorlar. Oysa anti-emperyalizm/anti-siyonizm, emperyalist-siyonist bir proje olan Erdoğan gibilerinin harcı değil.

Birleşmiş Milletler’in 79. Genel Kurulu 23-30 Eylül tarihlerinde, 150’ye yakın ülkenin katılımıyla New York’ta gerçekleştirildi.

Toplantıya Türkiye adına Tayyip Erdoğan katıldı. Uluslararası toplantıları hamasi nutuklar atmak için fırsat sayan Erdoğan, yine aynısını yaptı. “Uzman” havalarında, savaştan küresel ısınmaya, dünya düzeninden ailenin önemine ve cinsiyet sorunlarına kadar pek çok konuya değindi.

Eşi Emine Hanım’ın “sıfır atık projesi”, “Paris Olimpiyatları’nda LGBT’nin öne çıkarılmasının aileye verdiği zarar” gibi gülünç konuları saymazsak, konuşmasının en çok yankı uyandıran kısmı Filistin’e ilişkin söyledikleriydi.

Gazze ve Batı Şeria’da her gün çocuk ve kadınların öldüğü, Filistin’in adeta bir kadın ve çocuk mezarlığına döndüğü, orada çocuk ve kadınlarla birlikte batılı değerlerin de öldüğü minvalinde laflar etti. İşgalci İsrail’in soykırım yaptığını dile getirerek Netanyahu’yu Hitler’e benzetti ve siyonizmin ancak insanlığın el ele vermesiyle altedilebileceğini söyledi.

Kendisine düşen sorumluluğu gözlerden kaçırmaya çalışan Erdoğan’ın konuşması hamaset, ikiyüzlülük ve samimiyetsizlikten öte bir anlam taşımıyor. Soykırım savaşı bir yıldır devam ediyor ama Türkiye’nin İsrail ile tüm ekonomik, siyasi, askeri, diplomatik ilişkileri ve anlaşmaları olduğu gibi duruyor. İsrail ile enerji, akaryakıt, demir-çelik vb. ticareti uzun süre artarak devam etti. Tepkiler üzerine güya kısıtlandı, sonra sözde yasaklandı. Oysa ticaret üçüncü ülkeler üzerinden devam ediyor. Yandaş Zorlu Holding İsrail’i ticaret yaptığı için protesto ediliyor. İsrail’e silah ve bomba taşınan ABD ve NATO üslerine uçaklar inip-kalkıyor. ABD’nin İsrail’e destek için yolladığı savaş gemisiyle İzmir’de ortak tatbikat yapıldı. AKP-MHP rejimi pek çok ülkenin yaptığı gibi, İsrail büyükelçisini sınır dışı etmeye bile cesaret edemiyor.

Erdoğan, İsrail’i işgalci olmak, katliam yapmak, Filistinlilerin haklarını inkar etmekle suçluyor. Bunlar hepsi doğru. Fakat insana “dön önce kendine bak” demezler mi?

Mesela, komşu Suriye’nin emperyalistlerin planı ile yakılıp yıkılmasına birinci dereceden katılmakla kalmayıp Suriye topraklarını işgal eden kimdir acaba?

Kürt halkının en temel ulusal haklarını inkar eden, “ez ve çöz” politikasını sürdüren, canı istedikçe Kürtlerin yaşadığı Irak ve Rojava’yı bombalayan, altyapısını tahrip eden, kadın ve çocuk demeden katleden kimdir?

Erdoğan’ın Netanyahu’yu suçladığı konularda -dozajı farklı olsa da- ondan pek de aşağı kalır bir yanı yok.

Bilmeyenler, Erdoğan’ın her şeyin güllük gülistanlık olduğu bir ülke adına konuştuğunu sanır. Oysa 22 yıldır yönettiği Türkiye’de insanların yarıdan fazlası açlık sınırında yaşıyor. Temel hak ve özgürlükler rafa kaldırılmış, başını kaldıranın kafasına coplar iniyor. Adalet sistemi çökmüş. Ekonomi mafyalaşmış. Ülkede her türden mafya cirit atıyor. Hakkını arayan işçilere polis saldırıyor.

On binlerce çocuğun kayıp olduğu, bir çocuğun güpegündüz hunharca katledildiği, haftalar geçmesine rağmen katilin hâlâ bulunmadığı bir ülkenin başında bulunan Erdoğan’ın, Filistinli çocuklar için üzüldüğü ne kadar inandırıcı? Aynı şey kadınlar için de geçerli. Türkiye kadın cinayetlerinde dünyada başı çeken ülkelerden biri.

Sarayın besleme medyası ise koro halinde, “reislerinin” BM toplantısında “dış güçlere” haddini bildirdiğini yazıp çizdiler.

Doğaları gereği bütün burjuva politikacıları yalancı ve riyakarlar. Ama bu konuda hiç kimse siyasal islamcıların eline su dökemez. “Huzur İslam’da” propagandasıyla iktidara yerleşenler, sermayeye ve emperyalistlere hizmette asla kusur etmediler. Buna rağmen BM kürsüsünde yapılan hamasetle ya da “One minute” gibi şovlarla anti-emperyalist/anti-siyonist görünme cambazlığından da geri durmuyorlar. Oysa anti-emperyalizm/anti-siyonizm, emperyalist-siyonist bir proje olan Erdoğan gibilerinin harcı değil.

Her toplumsal sorun gibi emperyalizme bağımlılık sorununu da çözecek olan işçi sınıfının önderliğinde gerçekleştirilecek toplumsal bir devrimdir.