Bütün bu açıklamalar bizleri düşük zamma alıştırmak içindir. Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek içindir. Gerçek enflasyon yüzde 100’dür. Yüzde 100’lük bir zam bile alım gücü açısından sıfır zam anlamına gelir. Oynanan bu oyunu bozacak olan bizleriz. Biz adım atmazsak kader diye önümüze sundukları açlık ve sefalete mahkûm kalırız.
Hepimizin bildiği gibi asgari ücret aralık ayında belirlenecek. Önce komisyon toplanacak, sözde pazarlık yapılacak, sonra sermayenin ve iktidarın ortaklaşa belirlediği rakam açıklanacak. Tabi işçi sınıfı ve emekçiler razı edilebilinirse. Bunun farkında olan sermaye çevreleri daha şimdiden algı oyunlarına başlamış durumdalar.
Varan-1: MÜSİAD bölgesel asgari ücret istediğini açıkladı. Asgari ücreti daha da aşağı çekmek için bunu önerdikleri çok açık. 1951-74 arasında uygulanan, gelen tepkiler ve yükselen sınıf hareketinin baskısıyla Anayasa Mahkemesi’nin “eşitlik ilkesi”ne aykırı olduğu gerekçesiyle kaldırmak zorunda kaldığı bir uygulama. Şimdi bu uygulama yeniden gündeme getirilmek isteniyor. MÜSİAD Başkanı arsızca “asgari ücretin üçte ikisine çalışırım diyenler var” diyerek bölgesel asgari ücretin gerekli olduğunu savunabiliyor.
Diğer yandan yasal olmasa da asgari ücretin altında çalışan birkaç milyon işçi olduğu biliniyor. Hükümet buna göz yumarak fiilen asgari ücreti boşa düşürüyor. Özellikle tekstil iş kolunda asgari ücretten yatan ücretlerin bir kısmının elden geri verildiğini biliyoruz.
Göçmen işçilerin asgari ücretin altında hatta yarısına kaçak şekilde çalıştırıldığını, sermayenin göçmen işçilerin sömürüsü üzerinden kârlarını katladığını da biliyoruz. Hâl böyleyken MÜSİAD’ın talebi, fiili durumun yasalaşması, ücretlerde alt sınırın kaldırılması manasına geliyor.
Varan-2: Mehmet Şimşek ise yaklaşan asgari ücret görüşmeleri öncesi rakam vermezken “tüm tarafların rekabet gücünü koruma konusundaki hassasiyetlerine güveniyorum” diyerek sendikal bürokrasiden beklentisini ortaya koydu. Bir yerde rekabet gücünden bahsediyorsa elbette ki işçi sınıfının değil, sermayenin “rekabet gücü”nden bahsediyordur. Hâl böyleyken ücretlerin düşük olması gerektiğini, bunun için de sendikal bürokrasiyi iş birliğine çağırdıklarını ilan ediyorlar.
Varan-3: Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan ise “asgari ücret artışı yüksek olmamalı” diyor. ABD’de yatırımcılarla yaptığı bir toplantıda asgari ücrete yüzde 25 civarında zam yapılacağı sözünü vererek Türkiye’de ucuz işgücü cenneti vaat ediyor.
Varan-4: IMF Türkiye Misyon Şefi ise asgari ücretin sermayenin hedeflerine uygun olması gerektiğini söyleyerek yüzde 25 zam önerisinde bulundu. Asgari ücrete zam yerine “sosyal yardımları arttırın” dedi. Yani emekçiye hakkını verme, muhtaç bırak, yardım et, boyun eğdir diyor. Bu öneri esasında sermayenin ihtiyaçlarını esas alsa da diğer bir yandan da beklentileri düşürme hedefini de taşıyor.
Bütün bu açıklamalar bizleri düşük zamma alıştırmak içindir. Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek içindir. Gerçek enflasyon yüzde 100’dür. Yüzde 100’lük bir zam bile alım gücü açısından sıfır zam anlamına gelir. Oynanan bu oyunu bozacak olan bizleriz. Biz adım atmazsak kader diye önümüze sundukları açlık ve sefalete mahkûm kalırız.