Melih Gökçekler, Mustafa Varanklar ve isimli-isimsiz trol orduları ne yaparlarsa yapsınlar, erişim engellerine de, bant daraltmalarına da, psikolojik harplerine de yanıt sokakta veriliyor ve verilecek. Bu kölece yaşam koşullarına karşı direniş, daraltılan bantlara sığmayarak sokaklara taşıyor, taşmaya devam edecek.
Sosyal medya artık hayatın vazgeçilmez bir parçası. İnsanların duygularını, düşüncelerini, yeri geldiğinde istem ve özlemlerini ifade ettikleri bir iletişim kanalı. Bu alan aynı zamanda piyasanın sahipleri ve devletler için muazzam bir denetim alanı. Gönüllü bir açık hapishane.
Eski CIA ve NSA analisti Snowden’ın hayatını anlatan filmi izlediğinizde, bu çıplak gerçeği bir kez daha görüyorsunuz. Orada istihbarat birimlerinin bile sosyal medya araçlarının insanların yaşamında bu kadar önemli hale geleceğini beklemedikleri tüm yalınlığı ile anlatılıyor. Ve egemenlerin bu alanı nasıl bir yönlendirme ve baskı altına alma aracı olarak kullandıkları da…
Ama yine de bir yere kadar. Hayat, gerçek mekanına, sokağa taştığında, bu “gönüllü hapishane” de direnişin bir alanı oluyor. Saklanmaya çalışılanların göz önüne çıktığı, susturulmaya çalışılanların seslerini duyurduğu bir mücadele mevzisine dönüşüyor. Bu yüzden, büyüyen hoşnutsuzluk dönemlerinde ilk önlemleri de bu alanda alıyor iktidarlar. Aynı Gezi Direnişi zamanında yaptıkları gibi… Aynı bugünlerde olduğu gibi…
Sözde mahkeme kararları ile aralarında gazetemizin X hesaplarının da olduğu yüzlerce hesabın Türkiye’den erişimini engellediler. İktidarlarını sürdürmek için toplumu kutuplaştırmaktan başka yol bilmeyenler, demokratik hak ve özgürlüklerin savunulmasını “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” olarak yaftalamaya çalışıyorlar.
Oysa ki, halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden birileri varsa, onlar uygulanan baskı ve zorbalık politikalarının karar alıcıları ve uygulayıcılarıdır. Erdoğanlar, Mehmet Uçumlar, Furkan Bölükbaşılar ve onların paralı trol ordularıdır halkı kin ve düşmanlığa tahrik edenler.
Ama bununla da yetinmiyorlar. İnsanlar birbirini duymasın, görmesin diye bantları daraltıyorlar her defasında. Sadece eylemlerde de değil. 6 Şubat depremlerinde insanlar enkaz altında yardım beklerken kendi acizlikleri görülmesin diye de yaptılar aynı şeyi. Acizliklerinin ortaya serildiği her dönemde bu sefil yöntemlere başvuruyorlar. Ne var ki bantlar daralırken sokaklar genişliyor. Mücadele, dayanışma ve direniş gerçek mekânında, sokaklarda büyümeye devam ediyor.
Din istismarcılığı, derin “sosyolojik” analizler hemen ellerinin altındaki medya kanallarından servis ediliyor. Eylem yapan “teröristler” camiye zarar vermişler, tarihi değerlere saygı göstermemişlermiş… Hemen mezar taşlarının yanına iki bira kutusu serpiştiriliyor, şipşak fotoğraflar çekiliyor. Ama “tarihi değerlere saygısızlık” masalı ile gerilim yaratmaya çalışan aynı yandaşlar, camide toplanan İBDA-C’lilerin caminin içinde polislerle top oynadığını, güreş tuttuğunu görmüyorlar mesela…
Zaten görmelerini de beklemiyoruz. Zira, onlar toplumun belli bir kesiminin duygularını istismar ederek kin ve düşmanlığı körükleyenlerin silahşörlüğünü yapıyorlar. Sonuçta kendi tabirleriyle bir “psikolojik harp” yürütüyorlar.
“Kişi kendinden bilir işi” derler. Yandaş medyaları, paralı trol orduları ile “psikolojik harp”in âlâsını yapanlar, bir de utanmadan eylemcilerin “psikolojik harp” yaptığını iddia ediyorlar. O kadar zıvanadan çıkıyorlar ki, polis saldırısında kaçan “Pikachu” kostümlü bir eylemci bile bu “psikolojik harp”in parçası onlara göre. Cumhurbaşkanı başdanışmanı sözde hukukçu Mehmet Uçum, bu görüntünün dünyaya eylemleri şirin göstermek için özel olarak kurgulandığını iddia edebilecek kadar komikleşebiliyor. Aynı iddiayı, bire bir aynı cümlelerle AKP döneminde İBB arpalığından bol bol nemalanan Hasan Kaçan adında bir sözde tiyatrocu da dile getiriyor. Hangisi hangisinin cümlelerini çaldı bilmiyoruz. Ama hırsızlığı da, trol ordularıyla yürütülen psikolojik harpleri de onlardan daha iyi bilen olmadığı açık.
Melih Gökçekler, Mustafa Varanklar ve isimli-isimsiz trol orduları ne yaparlarsa yapsınlar, erişim engellerine de, bant daraltmalarına da, psikolojik harplerine de yanıt sokakta veriliyor ve verilecek. Bu kölece yaşam koşullarına karşı direniş, daraltılan bantlara sığmayarak sokaklara taşıyor, taşmaya devam edecek.