TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ ile Türk Ağır Sanayii ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası (TÜHİS) arasında yapılan Kamu Çerçeve Protokolü görüşmeleri devam ediyor ama ortaya işçiyi oyalamaktan başka bir sonuç çıkmıyor.
TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ ile Türk Ağır Sanayii ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası (TÜHİS) arasında yapılan Kamu Çerçeve Protokolü görüşmeleri devam ediyor ama ortaya işçiyi oyalamaktan başka bir sonuç çıkmıyor.
600 bin civarında işçiyi doğrudan etkileyen protokol sürecinde 3 toplantı geride kalmış olmasına rağmen TÜHİS halen zam oranına ilişkin bir teklif iletmiş değil.
KÇP görüşmeleri devam ederken savunma iş kolunda idari maddeler üzerinden yapılan görüşmelerde ise uyuşmazlık süreci başladı. Ancak savunma iş kolunda ve tüm sektörlerde kamu işçilerinin gözü kulağı Kamu Çerçeve Protokolü görüşmelerinden çıkacak sonuçta. Zira ücret zammı başta olmak üzere temel ekonomik haklar bu protokol yoluyla belirleniyor.
İlk görüşmelerin 16 Nisan’da yapıldığı KÇP görüşmelerinde işçi sendikaları günlük taban ücretinin 1800 TL’ye yükseltilmesini talep ediyor. Taban ücretin yükseltilmesinin ardından ise ilk 6 ay için yüzde 50, diğer altı aylar için yüzde 25 zam ve yüzde 10 refah payı talebi bulunuyor.
Türk-İş ve Hak-İş bürokratları ücret artışlarının yanı sıra haftalık çalışma saatinin 40 saate düşürülmesi, tayin hakkı, tahsil farkı, meslek kodu gibi ek düzenlemeler için de mücadele ettiklerini iddia etseler de ne masada işçinin hakkını savunan bir tutumla davranıyorlar ne de üye işçileri etkili bir mücadele sürecine hazırlıyorlar.
Sendika bürokratları kamu işçisini oyalarken Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan katıldığı televizyon programlarında enflasyon ve ekonomik denge hikayeleri anlatıyor.
Dahası masada “kıran kırana” pazarlık yapan bu beyefendiler işçi dört gözle sözleşmeden çıkacak sonucu beklerken hep beraber halı sahada top peşinde koşturuyorlar. 28 Nisan’da düzenledikleri 2’nci İşçi, İşveren ve Kamu Çalışanları Futbol Turnuvası’nda, “dostluk ve kardeşlik” mesajları veriyorlar.
Onların dostluk ve kardeşliğinin kamu işçinin bir kez daha sefalet sözleşmesine mahkûm edilmesi anlamına geldiği ise açık. Kamu işçisi birleşip kaderini kendi eline almadığı sürece sendika ağalarından gelecek haberler hep hüsran olacaktır.



