Baskı ve zorbalıkta sınır tanımıyorlar!

“AKP-MHP iktidarı, yalnızca ayakta kalabilmek ve iktidarını yeni bir rejimle güvence altına almak için değil; aynı zamanda her geçen gün daha da derinleşen ekonomik ve mali krizi yönetebilmek için faşist baskı ve zorbalığı artırıyor.”

Faşist baskı ve zorbalık, AKP-MHP iktidarı eliyle her geçen gün daha da tırmandırılıyor. Şafak vakti operasyonlarıyla gazeteciler, ilericiler, devrimciler gözaltına alınıyor. Hakkını arayan işçi ve emekçiler baskılarla engellenmeye çalışılıyor.

Öte yandan, Ekrem İmamoğlu ve bazı bürokratların 19 Mart’ta gözaltına alınıp tutuklanmasının ardından başlayan kitle hareketinin geri çekilmesiyle birlikte, CHP’li belediyelere dönük operasyonlar yeniden hız kazandı. AKP-MHP iktidarının kaybettiği belediye yönetimlerini “yolsuzluk” kılıfı altında yeniden ele geçirme ve CHP belediyelerini olabildiğince güçten düşürme hedefiyle başlattığı operasyonlar, 5. dalgaya kadar uzandı.

Bu kapsamlı saldırıların amacı açık: Sınıf hareketine, toplumsal muhalefete ve aynı zamanda düzen muhalefetine dönük baskıları tırmandırarak dört başı mamur bir baskı ve sömürü rejimini kalıcılaştırmak.

AKP-MHP iktidarı, yalnızca ayakta kalabilmek ve iktidarını yeni bir rejimle güvence altına almak için değil; aynı zamanda her geçen gün daha da derinleşen ekonomik ve mali krizi yönetebilmek için faşist baskı ve zorbalığı artırıyor. Ağırlaşan ekonomik krizin faturasını işçi ve emekçi kitlelere kesen bu düzen, milyonların öfkesinden korkuyor ve çözümü baskıyı büyütmekte buluyor. İşsizlik artıyor, çalışma koşulları ağırlaşıyor, ücretler hızla eriyor. Ve bu tabloya ses çıkarabilecek her kesim susturulmak isteniyor.

Geçtiğimiz günlerde Meclis’te alelacele yasalaştırılan 10. Yargı Paketi de bu amaca hizmet ediyor. Sözde “cezasızlık” algısını ortadan kaldırma bahanesiyle, düşüncesini ifade eden, hakkını arayan, koşullara itiraz eden herkese cezaevlerinin yolu gösteriliyor.

Ancak ağırlaşan yaşam koşulları ve uygulanan zorbalığa karşı milyonların öfkesi birikmeye devam ediyor. Ve 19 Mart sürecinde gördüğümüz gibi kendini dışa vuracak kanallar arıyor.

Sömürü, baskı ve zorbalık arttıkça öfke büyüyor. Bu öfkeyi örgütlü hale getirip saray iktidarının karşısına çıkarmak günün temel görevlerinden birini oluşturuyor.