Yaşamak için, insanca bir gelecek için bu düzen yıkılmalıdır. Hakan Tosun’un ve katledilen basın emekçilerinin hesabını sormanın da yolu budur!
Hakan Tosun; Kazdağları’ndan Akbelen’e, Samandağ’dan Validebağ’a kadar ülkenin dört bir yanında verilen ekoloji mücadelesinin emektarı… Sömürüye, ranta ve talana karşı emekçilerin mücadelesine haberleriyle, belgeselleriyle omuz vermiş bir basın emekçisi…
Geçtiğimiz günlerde İstanbul Esenyurt’ta akşam vakti evine giderken saldırıya uğradı. Beyin kanaması geçiren Tosun, Çam-Sakura Hastanesi’nin yoğun bakımına kaldırıldı. Gasp edildiği için kimliği de olmayan Hakan’ın hiçbir yakınına haber verilmedi. Oysaki, “güvenliği sağlamak” adına milyarlarca lira harcanarak yüz tanıma, kamera sistemleri, veri bankası vs. kurmakla övünenler 2 gün boyunca Hakan’ın kimliğini tespit edemedi, ta ki ailesinin kayıp başvurusuna kadar…
Hakan, yoğun bakımda 3 günlük yaşam savaşının ardından hayatını kaybetti. Olayın ardından iki kişi tutuklanmasına rağmen hiçbir yetkili hâlen olayın nasıl olduğuna, saldırıyı kimin, neden gerçekleştirdiğine dair kamuoyuna bilgi vermedi.
Ailesi, arkadaşları günlerdir soruyor: Hakan Tosun’a ne oldu?
Bu alçakça saldırıyı kimlerin gerçekleştirdiği bilinmiyor. Emekçilerin, ezilen hakların mücadelesine kalemiyle, kamerasıyla omuz veren basın emekçilerinin katledildiği bir ülkede yaşadığımızı düşündüğümüzde, Hakan Tosun’un ölümünde “rahatsız ettiği” odakların payı olduğunu düşünmemek elde değil…
Saldırı, ister bu güçlerin talimatıyla, isterse ülkenin dört bir köşesine yayılmış, bizzat iktidar eliyle beslenen çeteler eliyle gerçekleşsin, bu cinayetin gösterdiği bir gerçek, bu ülkede bir avuç para babasının çıkarları uğruna şiddet alabildiğine tırmanıyor, çürüyen düzen toplumu da çürütmeye devam ediyor. Artık bu toplumda hiç kimsenin geleceğinin güvencesi yok!
Yaşamak için, insanca bir gelecek için bu düzen yıkılmalıdır. Hakan Tosun’un ve katledilen basın emekçilerinin hesabını sormanın da yolu budur!



