Salı, Ekim 14, 2025

OVP’nin sinsi planı TES’e hayır!

Sendikaların ve emekçilerin bu konuda uyanık olmasının ötesinde, harekete geçmesi gerekiyor. Zira düne kadar sendikaların “yüksek tonda” dile getirdikleri “kıdem tazminatı kırmızı çizgidir” söyleminin artık eyleme dönüşmesi şarttır.

Filistin’de işgale, soykırıma, ablukaya son!

İşçi ve emekçiler olarak bulunduğumuz her alanda Filistin halkının sesi olmalı, haklı ve meşru direnişine destek vermeliyiz. Bu desteğin bir parçası olarak Siyonist İsrail rejimiyle kirli iş birliğine devam eden AKP iktidarının izlediği politikalara karşı “İsrail’le askeri, ekonomik, diplomatik bütün ikili ilişkilerin derhal kesilmesi!”, “NATO’dan çıkılması, tüm üslerin kapatılması” talepleri için mücadeleyi yükseltmeliyiz.

Özelleştirmelere karşı mücadeleye!

İşçi ve emekçiler özelleştirme saldırısını durdurmak için birleşmelidir. Saldırının hedefindeki işyerlerinde mücadele ortaklaştırılmalıdır. Ortak bir mücadele programı oluşturulmalı, etkinlik ve eylemler birlikte planlanmalıdır. Ancak böyle bir mücadeleyle özelleştirme saldırıları boşa çıkarılabilir.

Tüm işçiler için iş güvencesi!

İşçi sınıfı ve emekçiler olarak ekonomik krizin faturasını ödemeyi reddetmeli ve “İşten atmalar yasaklansın, tüm işçiler için iş güvencesi sağlansın!” talebimiz için de mücadeleyi yükseltmeliyiz.

Zenginlerin kapısını, bizim geleceğimizi çalıyor!

Şimşek, “Çok kazanan ancak az vergi verenlerin kapısını çalmaya devam ediyoruz.” diyor. Yaptığı ise zenginlerin kapısını, bizim geleceğimizi çalmaktan başka bir şey değil.

Babalar ve oğullar

Velhasıl tek adam rejiminin oğulları babalarının açtığı yolda girişimci ruhları ile yükselmeye devam ediyorlar. Ve bu girişimcilik örneklerine ilişkin haberler “milli güvenlik” gerekçesi ile erişime engelleniyor. Hırsıza hırsız demenin yasak olduğu bir ülkede milyonlarca gencin çalınan geleceği ile hırsızların önüne kırmızı halılar serilmeye devam ediyor.

GÜNCEL / Tüm Yazılar

Babalar ve oğullar

Tek seçenek sosyalizm!

Zulüm ile abâd olunmaz!

Bu defa zam çarptı!

Yenileceksiniz!

“Daha ne olacak?”

Zorbalar kalmaz gider

Katil kim?

KAPAK

Filistin’de işgale, soykırıma, ablukaya dur de!

“Türkiye işçi ve emekçileri bugün kendi tarihinin en ağır iktisadi, sosyal ve siyasal saldırılarıyla karşı karşıyadır. Yaşamı kuşatan çok yönlü sermaye politikaları karşısında örgütsüz ve dağınık bir haldedir. Ancak bu gerçek, hemen yanı başımızda yaşanan bir soykırıma karşı kayıtsız kalmanın gerekçesi olamaz. Unutulmamalıdır ki, eşitlik, özgürlük, barış ve insanca bir yaşam talep eden işçi sınıfı, bu hedefe ancak kendi dışında yaşanan her türlü baskı, sömürü ve adaletsizliğe de karşı çıkarak ulaşabilir.”

MESS Grup TİS sürecinde kadın işçiler

MESS Grup TİS sürecine kadın işçilerin penceresinden bakmak; hem onların yaşadığı özgün sorunları görmek hem de ortak sınıf mücadelesinin bir parçası olduklarını unutmamak anlamına gelir. Kadınların görünmez kılındığı her sözleşme süreci, sadece kadın işçileri değil tüm sınıf mücadelesini zayıflatır.

Çözüm BM genel kurullarında değil halkların mücadelesinde

Ekonomik krizin en ağır bedellerini ödeyen, tüm demokratik hakları baskı ve zorbalıkla engellenen ve AKP iktidarı tarafından Ortadoğu’daki savaş politikalarının suç ortağı haline getirilmeye çalışılan Türkiye işçi ve emekçilerinin, BM Genel Kurulu’nda sergilenen bu ikiyüzlü politikalardan bekleyebileceği hiçbir şey yoktur. Başta Filistin’de yaşananlar olmak üzere, emperyalist-siyonist savaş ve sömürü politikalarını durdurmanın tek yolu, işçi sınıfının kendi bağımsız ve örgütlü mücadelesinden geçmektedir.

ABD’nin kapısında meşruiyet arayanlar!..

İşçi sınıfı yalnız saray rejimin politikalarına değil, emperyalist dayatma ve saldırganlık politikalarına karşı da mücadele etmek zorundadır. Emperyalist kölelikten kurtulmanın yolu ise bu köleliğin gönüllü taşıyıcısı olan sermaye düzeninden kurtulmaktan geçmektedir.

Demokrasi kavramı üzerine 5 / İşçi demokrasisi

İşçi demokrasisinin, burjuva demokrasisinden binlerce kat daha demokratik ve üstün olduğu gerçeği gerek Paris Komünü deneyimi gerekse 1917 Ekim Devrimi’yle somut olarak doğrulanmıştır.

Demokrasi kavramı üzerine 4 / Burjuva demokrasisi

Kapitalist düzende üretim araçlarıyla birlikte devlet de burjuvaziye aittir. Dolayısıyla bu düzende “eşitlik”, “özgürlük” ve “demokrasi” gibi kavramlar, üretim araçlarının özel mülkiyetinin burjuvaziye ait olduğu ve bununla birlikte siyasal iktidarın da ona ait olduğu gerçeğini gizlemeye yarar.

Demokrasi kavramı üzerine-3 / Sömürü, devlet ve demokrasi

İşçi sınıfının kendi mücadelesiyle elde ettiği oy hakkı, yasalar önünde eşitlik, biçimsel seçilme hakkı gibi kazanımlar da siyasal iktidarın gerçek niteliği konusunda yanılsamalara yol açtı. Burjuvazi önce zorla kabul etmek zorunda kaldığı bu hakları, sonrasında sömürü düzenini geniş kitlelere onaylatmanın aracına çevirdi. Bu da işçi sınıfı ve emekçilerin, üretim araçlarına sahip olan kapitalistlerin siyasal iktidarın da esas sahibi olduğu ve devlet denilen mekanizmanın onlara hizmet ettiği gerçeğini kavramasını zorlaştırdı.