Yunanistan ziyaretinde Erdoğan “büyük resme odaklandı”!

Bugün sular durulsa bile iki ülke egemenlerinin on yıllardır yaşadığı sorunların çözüldüğü anlamına gelmiyor bu. Çünkü her iki ülkenin sermaye devleti de bölgede üstünlük sağlamayı, kaynaklar üzerinde daha fazla rant elde etmeyi hedefliyor. Dolayısıyla Ege’nin iki yakasında yaşayan Yunan ve Türkiye halkları olarak bu çatışmalardan hiçbir çıkarımız yoktur. Egemenlerin yaşadığı sorunların biz emekçilerin sorunlarıyla hiçbir ilişkisi yoktur.

Türk sermaye devletinin komşularının çoğuyla sorunlu bir ilişkisi var. Yunanistan da bunların başında geliyor. Adalar sorunu, enerji kaynaklarının paylaşımı, Kıbrıs vb. gündemlerle, çıkar çatışmalarının ürünü bu tür sorunlarla bölgede dönem dönem gerilim artıyor. Beraberinde şovenizm tırmandırılıyor, halklar birbirine karşı kışkırtılmaya çalışılıyor. Yakın dönemdeki seçimler öncesinde de sermaye devletlerinin temsilcileri yine karşıtlıktan beslenmişler, şoven kışkırtmaları iç politikada malzeme olarak kullanmışlardı.

Saray rejiminin şefi Tayyip Erdoğan, altı yılın ardından geçtiğimiz hafta Yunanistan’a resmi bir ziyaret gerçekleştirdi. Bir buçuk yıl önce “Benim için Miçotakis diye biri yok” diyen Erdoğan, geçen yıl da “Bir gece ansızın gelebiliriz” sözleriyle Yunan devletine tehditler savurmuştu. Tüm bu söylemler hiç yokmuş gibi, gerçekleşen ziyarette “dostum” diye hitap ettiği Yunanistan başbakanı Miçotakis ile “Dostane ilişkiler ve iyi komşuluk Atina Bildirgesi” imzaladı. Bu anlaşmaya göre, enerji konusundaki anlaşmazlıklar giderilecek, Yunan adalarına vizesiz geçiş sağlanacak, Sinop’ta kurulacak nükleer santralden Yunanistan’a imtiyaz sağlanacak, vb…

Erdoğan’ın iç ve dış politikada U dönüşleri hiç şaşırtıcı değil. Dün söylediğinin tersini ertesi gün söylemekte hiçbir sorun görmeyen Erdoğan, Yunanistan devletine yönelik tehditkâr söylemlerini de unutmakla kalmadı, hemen yeni gerekçeler de üretebildi. “Aramızda çözülemeyecek hiçbir sorun yok. Yeter ki büyük resme odaklanalım.” dedi.

“Büyük resim”de neler var? “Büyük resim”de emperyalizmin ve buna bağlı olarak iki ülkenin sermaye sınıflarının çıkarları var.

ABD’nin ve NATO’nun, Doğu Akdeniz bölgesinde ülkeler arasında yaşanan sorunların giderilmesi yönünde talebi var.

Bu elbette ABD ve NATO’nun bölgede “barış” istediği anlamına gelmiyor. Tam tersine, bir savaş aygıtı olan NATO, yeni çatışmalar için NATO’nun güneydoğu kanadını güçlendirmek istiyor. Erdoğan’ın hızlı bir şekilde U dönüşü yapmasının gerisinde ise aynı zamanda, her geçen gün derinleşen ekonomik kriz nedeniyle AB ülkeleri ile ilişkileri güçlendirme isteği var.

Bugün sular durulsa bile iki ülke egemenlerinin on yıllardır yaşadığı sorunların çözüldüğü anlamına gelmiyor bu. Çünkü her iki ülkenin sermaye devleti de bölgede üstünlük sağlamayı, kaynaklar üzerinde daha fazla rant elde etmeyi hedefliyor.

Dolayısıyla Ege’nin iki yakasında yaşayan Yunan ve Türkiye halkları olarak bu çatışmalardan hiçbir çıkarımız yoktur. Egemenlerin yaşadığı sorunların biz emekçilerin sorunlarıyla hiçbir ilişkisi yoktur.

Her iki ülkenin egemen sınıflarının kendi çıkarları uğruna kışkırttığı tüm sorunların çözümü, halkların kardeşliğinden ve dayanışmasından geçmektedir.