Ukrayna’da yaşananlar emperyalistlerin yağma ve talana dayalı siyasetinin sonuçlarını ve ikiyüzlü küstahlıklarını bir kez daha ortaya serdi. Sergilenen barbarlığa son vermek ise dünya halklarının mücadelesiyle mümkün.
Rusya-Ukrayna savaşı üç yılı geride bıraktı. Geride kalan üç yılda sadece on binlerce insanın hayatına mal olan bir vahşet yaşanmadı. Emperyalistler arası kutuplaşmanın ürünü olarak ortaya çıkan bu savaş, aynı zamanda emperyalist-kapitalist sistemin içinde debelendiği krizi daha da derinleştirdi. ABD ve Avrupalı emperyalistler Rusya’yı yenilgiye uğratmak için Ukrayna’ya akıttıkları milyarlarca dolarlık silah ve cephaneye rağmen istedikleri sonucu bir türlü alamadılar. Şimdi donatıp savaşa sürdükleri Ukrayna’yı talan etmeye hazırlananlar da bu aynı emperyalistler.
Ukrayna savaşının maliyetini diline dolayan Trump, Ukrayna’nın zengin yeraltı kaynaklarına gözünü dikmiş durumda. Göreve gelir gelmez ilk yaptığı işlerden biri savaş boyunca yaptığı yardımların karşılığı olarak Ukrayna’daki nadir toprak elementleri ile ilgili bir anlaşmayı Zelenski’ye dayatmak oldu. Zelenski önce yardımların karşılıksız yapıldığını geveledi, ardından Ukrayna’nın NATO’ya alınması karşılığında görevi bırakabileceğini söyledi. Sonunda ise çaresizce ABD dayatmasına boyun eğdi. Bu anlaşmanın ABD’ye hiçbir yükümlülük getirmeden önümüzdeki günlerde imzalanması bekleniyor.
Bu yaşananları çaresizce izleyen sadece Zelenski de değil. Fransa Cumhurbaşkanı Macron Trump’a karşı çıkarak, Ukrayna’ya yapılan yardımların faturasını ödemesi gerekenin Rusya olduğunu söylese de Avrupalı emperyalist devletler de madenlere ilişkin anlaşmalarla Ukrayna’nın kapısına dayanmış durumdalar.
Sanki savaşı kışkırtan ABD değilmiş gibi Trump’ın bu bahaneyle Ukrayna’nın yeraltı zenginliklerine gözünü dikmesi boşuna değil elbette. Lityum, kobalt, nikel, titanyum gibi stratejik kaynaklar ABD’nin teknolojik ve askeri üstünlüğünü koruması için hayati önem taşıyor. Sadece grafit rezervlerinde (elektrikli araç bataryaları ve nükleer reaktörlerde önemli bir bileşen) Ukrayna, küresel kaynakların yüzde 20’sine sahip. ABD bu kaynaklarla teknolojideki üstünlüğünü sürdürmek, böylece Çin karşısında elini güçlendirmek istiyor. Zira, dünyadaki nadir toprak elementlerinin yüzde 40’ına sahip olan Çin, yüzde 90 rafineleme oranıyla bu alanda neredeyse bir tekel durumunda.
Öyle anlaşılıyor ki, ABD Rusya’yla da bir anlaşmaya varmış durumda. Büyükelçiliklerin çalışmalarının normale dönmesine ilişkin ABD ve Rusya heyetleri arasında ilk toplantı Riyad gerçekleşti. Ukrayna konusunu Putin ile telefonda görüştüklerini Trump bizzat kendisi açıkladı. Ayrıca Trump Rus topraklarındaki madenleri de satın almak istediğini söylemekten geri durmuyor.
Görünen o ki, emperyalist merkezler arasında kartlar önümüzdeki dönemde yeniden dağıtılacak, saflar yeniden belirlenecek. ABD’nin bu yeni oyunda karşısında en büyük rakip olarak Çin’i gördüğü açık. Ve bu rekabetin faturasının bir kez daha dünya halklarının acılarına mal olacağı da…
Ukrayna’da yaşananlar emperyalistlerin yağma ve talana dayalı siyasetinin sonuçlarını ve ikiyüzlü küstahlıklarını bir kez daha ortaya serdi. Sergilenen barbarlığa son vermek ise dünya halklarının mücadelesiyle mümkün.