Filistin halkı ile enternasyonal dayanışma büyüyor!

İşçi sınıfının enternasyonal dayanışması ve mücadelesi sadece savaşlara karşı değil, aynı zamanda kapitalizmin krizlerine, yoksulluğa ve adaletsizliğe karşı da bir çıkış yolu sunmaktadır. Bugün tüm dünyada savaş tamtamlarının çalınması ve savaş hazırlıkları bahanesiyle kazanılmış haklarımızın gasp edilmesi, bu mücadelenin ne kadar acil ve hayati olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir.

Filistin halkına yönelik yıllardır sürdürülen saldırı politikaları son aylarda yıkıcı bir aşamaya geçti. Siyonist İsrail başta Gazze’de olmak üzere Filistin halkını topyekûn imha etmeyi hedefleyen saldırılarını tırmandırıyor. Uygulanan abluka, mazlum bir halkı dünyanın gözleri önünde açlığa mahkûm ediyor. On binlerce insanın yaşamını yitirdiği, altyapının yok edildiği ve en temel insani ihtiyaçların karşılanamaz hale geldiği Gazze, dünyanın dört bir yanından işçilerin, emekçilerin ve ezilenlerin yükselttiği dayanışma sesleriyle ayakta durmaya çalışıyor.

Son üç ayda, İtalya başta olmak üzere birçok ülkede işçi sınıfı, Filistin halkına yönelik saldırılara ve abluka politikalarına karşı harekete geçti. Sokak gösterileri ve genel grev eylemleri gerçekleştirildi. İtalya’da USB ve liman işçileri birlikleri Cenova, Livorno ve Ravenna limanlarında İsrail’e silah taşıyan gemilere yükleme yapmayı reddetti. 22 Eylül’de ise CGIL (İtalya Genel Emek Konfederasyonu) ve diğer sendikaların katılımıyla ulaşım, kamu hizmetleri ve eğitim sektörlerinde genel grev örgütlendi. Filistin halkıyla dayanışma çağrısı yapılarak, İsrail’le tüm ilişkilerin kesilmesi talep edildi.

Güney Afrika işçileri tarafından da benzer bir tutum sergilendi. Durban Limanı’nda İsrail bağlantılı bir gemi işçilerin müdahalesi sonucu boşaltılamadı. Belçika’da sendikalar, hava kargo çalışanlarına İsrail’e askeri malzeme taşımamaları yönünde çağrı yaptı. Fas’ın Kazablanka kentinde liman işçileri, İsrail’e askeri parça taşıdığı belirtilen gemilere hizmet vermeyi reddetti. Şili, Kolombiya ve Arjantin’de de kamu emekçileri, öğretmen sendikaları ve sağlık çalışanları genel greve giderek, İsrail’le ilişkilerin askıya alınmasını talep ettiler.

Vicdani tepkiler olmanın ötesine geçen bu eylemler, savaşın lojistik ve üretim ayağına doğrudan müdahale eden enternasyonal sınıf dayanışmasının etkili örnekleri haline geldiler.

Dünyanın dört bir yanından işçiler ve emekçiler Filistin’de yaşananlara karşı seslerini yükseltirken, Türkiye işçi sınıfına da bu konuda önemli bir sorumluluk düşüyor. İsrail ile askeri, ticari ve teknolojik işbirliği hâlâ devam ediyor. İktidar tarafından “ticari ilişkileri kestik” yönünde açıklamalar yapılsa da, gerçekte başka ülkeler üzerinden ticaret sürdürülüyor.

Bugün Türkiye’de işçi sınıfı ekonomik kriz, artan yoksulluk, düşük ücretler ve güvencesizlikle boğuşurken, Filistin halkına yönelik savaş ve imha politikalarını görmezden gelemez. Limanlarda, sanayi bölgelerinde ve kamu kurumlarında çalışan emekçiler olarak, tıpkı İtalya’daki sınıf kardeşlerimiz gibi emperyalist savaş politikalarına karşı açık bir tavır almalı, gerçekleşen eylem ve grevlerin bir parçası olmalıyız.

İşçi sınıfının enternasyonal dayanışması ve mücadelesi sadece savaşlara karşı değil, aynı zamanda kapitalizmin krizlerine, yoksulluğa ve adaletsizliğe karşı da bir çıkış yolu sunmaktadır. Bugün tüm dünyada savaş tamtamlarının çalınması ve savaş hazırlıkları bahanesiyle kazanılmış haklarımızın gasp edilmesi, bu mücadelenin ne kadar acil ve hayati olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir.