Salı, Ekim 14, 2025

Hanzala hep 10 yaşında, hep sırtı dönük…

“Naci’nin Filistinlisi, sırf veraset yoluyla Filistinli olanlar değildir. Naci’nin bakışında tüm yoksullar Filistinlidir. Tüm mazlumlar, ezilenler, kuşatılanlar, gelecek ve devrim… Hepsi Filistinlidir.” Mahmut Derviş

Diktatöre karşı tek ses: “Venseremos/Biz kazanacağız!”

Emperyalizm sömürü ve katliamlarıyla dünyada kol gezmeye devam ediyor. Ortadoğu kan gölüne çevrilirken, Latin Amerika ülkelerinde faşist baskı ve ambargolar hüküm sürüyor. Bu baskı ve sömürü düzenine karşı özgürlük ve insanca bir yaşam mücadelesi verenlerin dillerinde de Viktor Jara’nın Venseromos’u/Biz Kazanacağız’ı söylenmeye devam ediyor. Viktor Jara ve daha nice devrimci katledilmiş olsa da, mücadelenin vazgeçilmez besteleri olan türküleri ve marşları ile işçi ve emekçilerin dillerinde yaşamaya devam edecekler.

Savaş, faşizm ve sanat

Ancak tüm bu yasaklamalar sanatın mücadele ile olan bağını koparamamıştır. Sömürü, savaş ve baskı düzeni devam ettiği sürece sanat her zaman bu düzene karşı verilen mücadelenin önemli bir alanı olmaya devam edecektir.

Yapay zekâ ve tarih belleği…

yapay zekâ, kapitalist sistemin yok etmeye çalıştığı düşünme yeteneğinin ne kadar önemli olduğunu göstermeye devam edecek. O yeteneği tarihsel bir sınıf bilinci ile değerlendirmek ise sadece işçi sınıfının yeteneği olarak kalmaya devam edecek.

Yarınlar için direnenlerin şairi: Adnan Yücel

Adnan Yücel, emekçilerin hikâyesini anlatmakla yetinmedi; onların direnişini bir kurtuluş müjdesi olarak sundu. Yaşamı boyunca zulme karşı direnmeyi, örgütlenmeyi ve dayanışmayı şiirin diliyle aktardı.

Açlık ve sefaletle boğuşan milyonların öyküsü

Gazap Üzümleri hüzünlü bir göç hikayesi değil, işçi sınıfının yaşam koşulları ve egemen sınıfların gerçek yüzlerini, gerçekçi ve sade bir dille anlatan toplumsal gerçekçi bir kitaptır. Kapitalist sistemin içinde açlık, sefalet ve yoksulluğa karşı, umut ve düşlerin iç içe geçtiği bir yolculuğun inanılmaz bir öyküsüdür. Bütün işçi ve emekçilerin okuması ve dersler çıkarması gereken bir başyapıttır.

KÜLTÜR SANAT / Tüm Yazılar

Savaş, faşizm ve sanat

Tek renk kızıl!

Umut insanda…

Oppenheimer’ın külleri

KAPAK

Filistin’de işgale, soykırıma, ablukaya dur de!

“Türkiye işçi ve emekçileri bugün kendi tarihinin en ağır iktisadi, sosyal ve siyasal saldırılarıyla karşı karşıyadır. Yaşamı kuşatan çok yönlü sermaye politikaları karşısında örgütsüz ve dağınık bir haldedir. Ancak bu gerçek, hemen yanı başımızda yaşanan bir soykırıma karşı kayıtsız kalmanın gerekçesi olamaz. Unutulmamalıdır ki, eşitlik, özgürlük, barış ve insanca bir yaşam talep eden işçi sınıfı, bu hedefe ancak kendi dışında yaşanan her türlü baskı, sömürü ve adaletsizliğe de karşı çıkarak ulaşabilir.”

MESS Grup TİS sürecinde kadın işçiler

MESS Grup TİS sürecine kadın işçilerin penceresinden bakmak; hem onların yaşadığı özgün sorunları görmek hem de ortak sınıf mücadelesinin bir parçası olduklarını unutmamak anlamına gelir. Kadınların görünmez kılındığı her sözleşme süreci, sadece kadın işçileri değil tüm sınıf mücadelesini zayıflatır.

Çözüm BM genel kurullarında değil halkların mücadelesinde

Ekonomik krizin en ağır bedellerini ödeyen, tüm demokratik hakları baskı ve zorbalıkla engellenen ve AKP iktidarı tarafından Ortadoğu’daki savaş politikalarının suç ortağı haline getirilmeye çalışılan Türkiye işçi ve emekçilerinin, BM Genel Kurulu’nda sergilenen bu ikiyüzlü politikalardan bekleyebileceği hiçbir şey yoktur. Başta Filistin’de yaşananlar olmak üzere, emperyalist-siyonist savaş ve sömürü politikalarını durdurmanın tek yolu, işçi sınıfının kendi bağımsız ve örgütlü mücadelesinden geçmektedir.

ABD’nin kapısında meşruiyet arayanlar!..

İşçi sınıfı yalnız saray rejimin politikalarına değil, emperyalist dayatma ve saldırganlık politikalarına karşı da mücadele etmek zorundadır. Emperyalist kölelikten kurtulmanın yolu ise bu köleliğin gönüllü taşıyıcısı olan sermaye düzeninden kurtulmaktan geçmektedir.

Demokrasi kavramı üzerine 5 / İşçi demokrasisi

İşçi demokrasisinin, burjuva demokrasisinden binlerce kat daha demokratik ve üstün olduğu gerçeği gerek Paris Komünü deneyimi gerekse 1917 Ekim Devrimi’yle somut olarak doğrulanmıştır.

Demokrasi kavramı üzerine 4 / Burjuva demokrasisi

Kapitalist düzende üretim araçlarıyla birlikte devlet de burjuvaziye aittir. Dolayısıyla bu düzende “eşitlik”, “özgürlük” ve “demokrasi” gibi kavramlar, üretim araçlarının özel mülkiyetinin burjuvaziye ait olduğu ve bununla birlikte siyasal iktidarın da ona ait olduğu gerçeğini gizlemeye yarar.

Demokrasi kavramı üzerine-3 / Sömürü, devlet ve demokrasi

İşçi sınıfının kendi mücadelesiyle elde ettiği oy hakkı, yasalar önünde eşitlik, biçimsel seçilme hakkı gibi kazanımlar da siyasal iktidarın gerçek niteliği konusunda yanılsamalara yol açtı. Burjuvazi önce zorla kabul etmek zorunda kaldığı bu hakları, sonrasında sömürü düzenini geniş kitlelere onaylatmanın aracına çevirdi. Bu da işçi sınıfı ve emekçilerin, üretim araçlarına sahip olan kapitalistlerin siyasal iktidarın da esas sahibi olduğu ve devlet denilen mekanizmanın onlara hizmet ettiği gerçeğini kavramasını zorlaştırdı.